Türkiye doludizgin yerel seçimlere gidiyor.
Altı ay önce ülke yönetimine talip olan Millet İttifakı tamamen dağıldı.
Muhalefet tam manasıyla bir kaos içerisinde. Muhalefeti oluşturan partiler bir taraftan birbirleriyle kavga ederken diğer taraftan da partilerinin içi cadı kazanı gibi kaynıyor.
Dolayısıyla muhalefet cenahında yerel koşullar ve sorunların çözümüne dair somut projelerden ziyade parti içi rekabet, klik savaşları ve entrikalar ön planda.
Muhalefet cenahına bakanların yerel seçimlere giren bir muhalefet izlenimi edinmesi mümkün değil.
Bu durumda seçmenini korkutarak ve kemikleştirerek kendisine âdeta mahkûm ve mecbur eden muhalefetin kimlik siyasetinin de katkısı çok büyük.
Söz konusu tablo, kendisini en çok muhalefetin kemikleştiği İzmir, Kadıköy, Beşiktaş gibi seçim bölgelerinde gösteriyor.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin, böyle şehirlerde kimi aday gösterirsem göstereyim kazanırım diye düşündüğü çok belli. Dolayısıyla CHP adayları, yerel seçimlere ve yerel meselelere yönelik somut projeler açıklamıyorlar.
CHP seçmeni de bu hizmetsizlik siyasetini kanıksamış durumda. Biz kalkınmak istemiyoruz, biz hizmet istemiyoruz, biz hâlimizden memnunuz tarzı söylemlerin CHP seçmeni arasında çok yaygın olduğuna şahidiz.
Yaz aylarında Edirne’ye yaptığım bir ziyarette Osmanlı’ya başkentlik yapmış olan bu serhat şehrinin âdeta bir kasabayı andıran hâli beni çok şaşırtmıştı. Daha da çok şaşırdığım husus ise şehri âdeta istila etmiş olan sivrisinek sorununun seçmen tarafından kanıksanmış olmasıydı. Burası böyle; burada çok fazla sulak alan var, yapacak bir şey yok denilerek sivrisinekler kanıksanmıştı.
Salı günü Cumhur İttifakı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Hamza Dağ’ın projelerini açıkladığı toplantıya katılmak için İzmir’deydik.
Yaklaşık iki saat süren sunum sırasında Hamza Dağ, İzmir’in somut sorunları ile ilgili somut projelerini tek tek anlattı. Gerçekten biz dinlerken yorulduk ama Hamza Bey büyük bir aşk ve şevk ile projelerini anlattı. Sunuma bakıldığı zaman şu husus hemen fark ediliyor ki; Hamza Bey çok zor bir seçimle karşı karşıya olmasına rağmen işini ve seçmenini ciddiye alıyor. Baştan savma, göstermelik bir program ortaya koymamış, aksine ciddi bir mesai harcayarak seçimleri kazanırsa ertesi gün kazmayı vuracak şekilde projeler ve fikirler geliştirmiş. Her partinin seçmeni bu ciddiyeti hak ediyor, tüm adaylar da keşke seçmenlerini böyle ciddiye alsa
Hamza Bey’in vaatleri arasında İzmir Körfezi’ne yapılacak olan, kara ve demir yolundan oluşan tüp geçit projesi de yer almaktaydı. Söz konusu projenin ilk defa 2011 yılında Binali Yıldırım’ın adaylığı sırasında gündeme geldiğini hatırlayacak olursak bu süreçte İzmir’in neler kaybettiğini az çok anlamış oluruz. Aradan 13 yıl geçmiş, İzmir’in çok ihtiyaç duyduğu bu projede bir arpa boyu bile yol alınamamış.
Rekabet, serbest piyasada olduğu gibi siyasette de kaliteli ürünlerin ortaya çıkması için temel şart. Son 50 yılda çok hızlı ve plansız bir şekilde şehirleşen Türkiye’nin kentlerinin tonlarca sorunu var.
Bu sorunların rasyonel, modern ve insani bir şehircilik anlayışına göre çözülmesi Türkiye’nin önümüzdeki yüzyıldaki en temel meselelerinden birisi olacak.
Bu manada deprem tehlikesi nedeniyle tüm Türkiye sathında artık kaçınılmaz hâle gelen kentsel dönüşüm büyük bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Bu dönüşüm gerçekleştirilirken geçmişin hatalarını tekrarlamayarak daha yaşanılabilir ve insani şehirler inşa edebiliriz.
Bunun olabilmesi için ise sağlıklı bir muhalefetin ülkede yeşermesi gerekiyor. İşte bu çerçevede İzmir gibi şehirlerin ezberleri bozarak çantada keklik olmadığını göstermesi, muhalefet partileri içeresindeki kemikleşmiş yapıları kırarak dönüştürme potansiyeline sahip. Bundan dolayı İzmir seçimleri İzmir’in de ötesinde önemli.