İstanbul Kitap ve Kültür Fuarı’nın açılışı için Sultanahmet’e gittim. Diyanet Vakfı tarafından organize edilen fuar 37. kez kapılarını kitapseverlere açtı. Fuar, Ramazan ayı boyunca kitapla, kitapseverleri buluşturacak. Adı kitap ve kültür fuarı olmasına rağmen kültür etkinliklerinin olmadığı etkinlik Ayasofya Camii bahçesinde, bu güzel mekânda mütevazı bir törenle açıldı.

Uzun zaman Sultanahmet Camii’nin avlusunda gerçekleştirilen kitap fuarı avlunun yetersizliği nedeniyle 2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul Ajansı’nın desteğiyle Beyazıt Meydanı’na taşındı. Bu durum yayıncıları memnun etmedi. Bir de üstelik Beyazıt Camii tadilata alınınca meydan iyice ıssızlaştı. Fuarın taşınması sırasında Kültür Başkenti Ajansı yürütme kurulu üyesi olarak “Ramazan İstanbul” adı altında bir ayı kapsayacak içinde kitabın, sohbetin, yarışmanın olduğu uluslararası bir çalışma hazırladık. Sultanahmet’ten Beyazıt’a giden güzergâhın içinde olduğu İstanbul Üniversitesi’nin bahçesinden geçerek Süleymaniye’ye uzanacak bir alanı etkinlik merkezi olarak planladık.  Bu çalışmanın içine her yıl ramazanda verilecek İslam Dünyası Kültür Sanat Ödülleri’ni de ekledik. Bu projeye Kültür Başkenti Ajansı Başkanı Şekib Avdagiç  ve başkan yardımcısı o zamanın İl Kültür Müdürü Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili’nin çok büyük destekleri olmuştu. Maalesef o zaman şehri yönetenlerin karşı çıkması sonucu ancak sadece fuar olarak Beyazıt Meydanı’na gidildi. Uzun yıllar tanıtımsız, cılız kültür faaliyetleriyle adeta fuar eridi gitti.  

Nihayet bu yıl fuar, İstanbul’un en gözde mekânlarından birisi olan Ayasofya Camii’nin bahçesine dönüş yaptı. Fakat gene tanıtımsız gene sessiz ve de sedasız olarak meydana konuşlandı. Yedi düvelden insanın geldiği bu meydanda açılan fuarın güzel tasarlanmış kapısına Türkçenin yanı sıra Arapça ve İngilizce duyuru konulsaydı da birkaç yabancı içeri girip kültürümüzün kıymetlerinden alsalardı iyi olmaz mıydı? Tabii içeride Türkçe dışında ne kadar eser var o da tartışılır. İçeri giren yabancıların çok fazla eser bulabileceklerini sanmıyorum.

Açılıştan sonra ikindi namazını Sultanahmet Camii’nde kılmak üzere biraz erken gittim. İstanbul eski Baş Vaizi Mustafa Akgül hoca “zikir, fikir, şükür” bağlamlı renkli ve keyifli bir vaaz yaptı. Zaman zaman cemaati de içine katarak ilgiyi ve dikkati artırdı. Vaazı dinleyenler arasında İslam coğrafyasından farklı simalarda vardı. Sultanahmet Camii’nin bir hayırsever tarafından tamir edildiğini yayıncı büyüğümüz Ramazan Apaydın’dan öğrendim. Allah razı olsun gönlü geniş hayırsever Müslümanların gayretleri ne kadar güzel.

Geleneksel sanatlar ve tatlar çarşısı da tıklım tıklım yürümekte zorlanıyoruz. Dolaşanların büyük çoğunluğu yabancı ve onlarında ekseriyeti Müslüman. Sultanahmet Meydan’ında ümmet cem oluyor. İstanbul bu misafirler sayesinde yeniden çok kültürlü, çok dilli küresel bir şehir özelliği kazanıyor. Bu güzel görüme sahip çıkmalıyız. İnsanların daha çok gelmesi için daha çok gayret etmeliyiz. Dünyanın birçok bölgesinde maddi ve manevi olarak daralan ümmet için burası bir nefes bahçesidir.

Son yıllarda İslam dünyasından çok sayıda yatırımcı da ülkemize gelerek ticaretlerini bu kadim medeniyet şehrinde yapmaktalar. Bu yatırımcılar İstanbul ve ülkemiz ekonomisine büyük katkı sağlıyorlar. Daha çok iş insanın gelişini kolaylaştırmak için ekonomik, sosyal ve kültürel ilişkileri sıkılaştırmalıyız.

Tekrar hatırlatmak istiyorum “Ramazan İstanbul’da Yaşanır” yaklaşımıyla bir aylık alışverişli, yarışmalı, ödüllü kapsamlı bir etkinlik çalışması İstanbul’a yakışır. İnanın çok şey istemediğimi biliyorum yeter ki niyetlenelim ve adım atalım daha nice kapılar açılır önümüze.