Hollanda’da yaşanan seçimlerin sonuçlarını analiz ettiğim bir önceki yazımı, seçimlerden birinci olarak çıkan Neonazi Geert Wilders’in İsrail’le iyi ilişkilere sahip olduğuna işaret ederek bitirmiştim.
Bugün İsrail ve siyonist lobi; Avrupa, Amerika ve Hindistan’daki aşırı sağcı partilerle yakın ilişkiler geliştirmiş durumdadır. Aşırı sağcı Steve Banon, Le Pen, Salvini, Meloni, ve Wilders gibi siyasetçiler sıklıkla İsrail’i ziyaret edip siyonist lobi ile ilişkilerini derinleştirmektedirler.
Bu yazımızda haddizatında bir tenakuz gibi görünen bu durumu analiz edeceğiz. Öyle ya Neonaziler en temelde Yahudilerden nefret ederler ve normal şartlarda İsrail ile aşırı sağcı antisemitik bir politikacının bırakın iyi ilişkilerinin olmasını; aralarında düşmanlık olması gerekir.
Ama durum hiç de böyle değil. Aksine Amerika’dan tutun Avrupa’ya, Latin Amerika’dan tutun Hindistan’a kadar küresel olarak İsrail ile aşırı sağcı, neofaşist ve Neonazi partiler arasında bugün âdeta bir ittifak kurulmuş durumda. Buna Türkiye’deki ırkçı çevre ve partileri de ekleyebiliriz. Türkiye’deki ırkçı çevrelerin İsrail’in son Gazze katliamını meşrulaştırmak için yürüttükleri propaganda bunun en somut kanıtı.
Bu taktiksel ittifakın elbette taraflar açısından farklı gerekçeleri var. Ama bu ittifakın en temelinde, ortak düşman olarak görülen İslamiyet’e ve Müslümanlara duyulan nefret yatıyor. Yani düşmanımın düşmanı dostumdur ilkesi, bu ittifakın temel belirleyeni.
Bunun ötesinde İsrail ile Avrupa aşırı sağının ittifak kurmasının şaşırılacak bir yanı yok. Zira ideolojik olarak baktığımızda hem siyonizm hem de Avrupa aşırı sağı, ortak bir fikirsel temele dayanıyorlar. Bu ideoloji de ırkçılık ideolojisidir. Siyonizm de günün sonunda Yahudileri üstün ırk ve Arapları ikinci sınıf insan olarak gören bir ideoloji olarak ırkçılık ve apartheid üzerine kurulu bir rejim üretmiştir.
İsrail açısından Avrupa aşırı sağı ile ittifak kurmanın en önemli nedenlerinden birisi, 11 Eylül sonrası Batı’da ortaya çıkan İslamofobik atmosferi kendi ulusal çıkarları açısından kullanma isteğidir. İsrail, İslam ve Müslümanlarla ilgili üretilen korkular ve İslam’ın şiddet ve terörle özdeşleştirilmesini kullanarak Filistinlilere karşı uyguladığı etnik temizlik, ayrımcılık, insan hakları ihlalleri ve katliamları meşrulaştırmaktadır. İsrailli siyasetçiler, bundan dolayı Filistinleri El Kaide ve DEAŞ ile özdeşleştirmekte ve Batılılara “İşte bakın, bizler de sizin gibi terörizmle mücadele ediyoruz” demektedirler.
Diğer taraftan İsrail, Avrupa aşırı sağını destekleyerek kıta Avrupa’sında İsrail’e göreceli olarak eleştirel yaklaşan sol ve ana akım sağ muhafazakâr partileri zayıflatmak istemektedir.
Aşırı sağ partiler açısından ise İsrail’le kurulan ilişkiler âdeta bir günah çıkarma işlevi görmektedir. Le Pen, Wilders, Salvini gibi siyasetçiler İsrail’i ziyaret ederek antisemitik günahları için âdeta günah çıkararak İsrail’den icazet almaktadırlar. Şunu belirtmek gerekir ki bu günah çıkartma samimi bir tövbe değildir. Zira aşırı sağ, antisemitizminden vazgeçmiş değildir. Sadece bu düşüncelerin üstü örtülmüştür. Geçmişte Yahudilere yönelen ırkçılık, bugün yeni bir düşmana yani Müslümanlara yöneltilmiştir. Zira Müslümanlar; tıpkı geçmişte, Batı’daki Yahudiler gibi zayıf bir azınlıktır ve bugün Müslümanları ötekileştirmenin, düşmanlaştırmanın, ayrımcılığa tabi tutmanın ciddi bir siyasi, hukuki, toplumsal ya da ekonomik bedeli bulunmamaktadır.
Bugün sadece Avrupa aşırı sağı değil, tüm Avrupa siyaseti Müslümanlar üzerinden antisemitik geçmişinden temizlenmeye çalışmaktadır. Şu anda Avrupa’daki genel görüş, Avrupa’nın antisemitik tarihi ile yüzleştiği ve bugün böyle ciddi bir sorunun olmadığı yönündedir. Bu görüşe göre; bugün Avrupa’da mevcut olan antisemitizm, İslam dünyasından ithal edilmiş olan yeni bir sorundur. Dolayısıyla antisemitizmin de sorumlusu Müslümanlardır.
Gelgelelim yapılan bütün kamuoyu araştırmaları ve antisemitizmle ilgili yayınlanan istatistikler bu iddiayı yalanlamaktadır. Bugün Avrupa’da işlenen antisemitik nefret suçları ve eylemlerinin failleri; ezici çoğunlukla hâlâ aşırı sağcı, faşist bireyler ve gruplardır. Dolayısıyla bu durum, yukarıda dillendirdiğimiz iddiamızı doğrulamaktadır; yani Avrupa aşırı sağı, bugün hâlâ söylemsel olarak olmasa bile düşüncede ve eylemde antisemitiktir. İsrail ve siyonist lobi de bunu pekâlâ bilmektedir ama buna rağmen ortak düşman olan Müslümanlara karşı olarak Neonazilerle beraber çalışmaktadır.