Sayın Ali Hüseyin Hamaney, kamuoyu beni yanıltmıyorsa, baba tarafından Türk, anne tarafından Seyyit bir müslüman aileden gelmektesiniz.

Ben Kafkasya kökenli, baba tarafı Wubıh anne tarafı Kabartay, bir Çerkes aileden gelen, Ümmet-i Muhammed’in sıradan bir ferdi olan bir müslümanım.

Yani aziz İslam coğrafyasının bir parçası olan ve bize Medine/Ensar olan Türkiyede bir muhacirim.

Doğal olarak zatı aliniz, uluslararası politika, bölgesel politika ve iran politikası gibi bir çok pencerenin çerçevelediği çemberlerden bakarak konuşmak, karar vermek zorundasınız. Bir müslüman olarak sizi kuşatan, tabiri caizse, rahmetli Ali şeriati’nin dört zindanı gibi mücbir sebepleriniz olduğunun farkındayım.

Benim kuşağımdaki islam coğrafyası üzerinde yaşayan müslümanlar, hangi mezhebe ve kavime mensup olurlarsa olsunlar, Rahmetli İmam Humeyni’nin ve onun sizin gibi arkadaşlarının öncülüğünde, aziz islam coğrafyasının bir parçası olan ülkenizde, emperyalizme ve onun yerli işbirlikçileri olan şaha ve yönetimine karşı gerçekleştirdiğiniz ‘İslam Devrimi’ ni büyük bir heyecan sevgi ve duayla karşıladığını evvel emirde hatırlatmak istiyorum.

Tabiri caizse, ‘Devrim’ Ümmet-i Muhammed’in atan kalbi olmuş ve duasını celbetmişti.

Saniyen, aziz İslam’ın ‘Alim’ sıfatını almış ferdlerinin, kavmi, mezhebi, ve kimi siyasi tarihi hamasetlerin üzerinde, bir gönül, bir dil, bir üslup içinde olmaları, ilimleriyle amil olmalarının temel şartı olduğunu hatırlatırım.

Heleki bu alimler, amir/yönetici konumunda iseler, zikrettiğim bu şartlar hukuken farz hükmünde ehemmiyet kazanırlar.

Zat-ı Alileriniz, hem ilim ve irfan ve hem geldiğiniz aile itibarı ile ve hem de bulunduğunuz konum itibarı ile bu farzıyetten, aziz islamın her bir ferdinden daha fazla sorumlu ve bu konuda hesaba çekileceksiniz.

Herhalde, yevmul mahşerde, sizde benim gibi bu ümmetin bir ferdi olarak, en azından, İslam coğrafyasının kan gölü haline getirildiği şu modern zamanlarda, bir devletin maddi menfaatlarından çok aziz İslam Milletini ilgilendiren bunca katliam ve zulüm karşısında hesaba çekileceğinizin bilincindesiniz…!

Küfür Milleti ile ittifak halinde, şu garip ve yetim aziz islam milletinin, hangi mezhep ve kavme mensup olursa olsun, İslam coğrafyasının hangi beldesinde bulunduklarına bakılmaksızın katledilmelerine ve zulme uğramalarına karşı hesaba çekileceğimizi hatırlatmak istiyorum.

Ben ne politik ne herhangi bir kurum kimliği olmayan sıradan bir müslüman olarak, Rahmetli İmam Humeyni’nin, dönemin Rusya lideri Gorbaçova gönderdiği mektuptan mülhem olarak zat-ı alinize yazmaktayım.

Din’i heva ve hevesine kurban edenlerle ilgili bir çok değerli bilgiyi Rahmetli Humeyni’nin, ‘Misbahu’l Hidaye’ gibi eserlerinden öğrenen sıradan bir Müslüman olarak size, Dinin mezhep ve kavme kurban edilmesinin de bir heva ve heves olduğunu hatırlatarak kardeşlik vazifemi yapmış olduğuma inanmaktayım.

Bu gün islam coğrafyasında yaşayan bir çok farklı kavme ve mezhebe mensup müslüman halkların konumu Hz. Hüseyin (ra.) konumundadır.

Tıpkı onun gibi, modern zamanların devlet denilen ve bir çoğuda küfür milletiyle müttefik olan ‘Yezid’lerin karşısında savunmasızdırlar, mazlum konumundadır.

Zat-ı alilerin de çok iyi bildiği gibi ‘Fravunluk/Yezid’lik, bir soy ağacı değil, bir efal biçimidir. Dolayısıyla her kim, hangi soya, hangi kavme, hangi mezhebe mensup olursa olsun, hangi coğrafyada yaşarsa yaşasın, bu efali işleyenler dönemin fravun ve yezidleri olurlar.

İslam coğrafyasında, şu aziz garip ve yetim İslam Milletinin, Hz. Hüseyin’e (ra) yaşatılan zulüm gibi bir zulmü yaşatanların, mezheplerinin ve devletlerinin menfaatini gözetmelerinin kurtarmayacağını hatırlatmak isterim.

Yarın yevmul mahşerde, mezheplerimizden, kavimlerimizden, devletlerimizden değil aziz islam milletine mensubiyetimizden hesaba çekileceğiz vesselam…