Türkiye’de gelecek yaz yapılacak seçimler yaklaştıkça iktidar ve muhalefet cepheleri arasındaki rekabet ve söylem de kızışıyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı devirme hedefiyle bir araya gelen “6+1 Güçlendirilmiş 28 Şubat İttifakı” bileşenlerinin seçmene en büyük vaadi ülkeyi yeniden kısa süreli koalisyonların kurulup dağıldığı parlamenter sisteme döndürmek.
Cumhurbaşkanı adayı olarak da hep birlikte parmaklarında oynatabilecekleri bir kukla aradıkları anlaşılıyor.
Üstelik bunu bizzat kendileri itiraf ediyor, nasıl olacaksa, “Cumhurbaşkanı kim seçilirse seçilsin ülkeyi altı lider birlikte yönetecek” diyorlar.
İnsanın aklına ister istemez, “Acaba alacakları ortak kararları uygulamadan önce büyükelçilere de onaylatacaklar mı?” sorusu geliyor.
Parlamenter sistemin ne tür bir şey olduğunu ve ülkeye neler kaybettirdiğini, siyaset dışı vesayet odaklarına nasıl alan açtığını koalisyonlu günleri yaşayanlar çok iyi bilir.
Fakat bilmeyenler ve unutanlar için yanı başımızda Irak gibi çarpıcı bir örneği var.
Parlamenter sistem vaat edenlerin Türkiye’yi nasıl bir karmaşaya ve çıkmaza sokmak istediklerini görmek ve göstermek için komşu ülkede yaşananlar gayet net bir tablo ortaya koyuyor.
Geçenlerde bir yazımda bahsetmiştim ama yeniden hatırlatayım.
Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçimi 24 Haziran 2018’de yapıldı ve 66’ncı hükümet 10 Temmuz’da, yani 16 gün sonra TBMM’de yemin ederek göreve başladı.
Irak’ta ise seçimler geçen yıl 10 Ekim’de yapılmasına rağmen henüz hükümet kurulabilmiş değil.
Sistem kilitlendiği için ne cumhurbaşkanı seçilebiliyor ne de hükümet kurulabiliyor.
Sandıktan zaferle çıkan Sadr grubu “çoğunluk hükümeti” kurmakta ısrar edince İran destekli Şii gruplar parlamentoyu çalışamaz hale getirdi.
Mukteda es-Sadr, söz konusu gruplara Ramazan’da “Buyurun, hükümeti siz kurun” dedi ve 40 gün süre verdi.
Hükümeti kurmayı başarmaları halinde muhalefette kalmaya razı olacaklarını söyledi.
Fakat “Koordinasyon Çerçevesi” adı altında bir araya gelen o gruplar hükümeti kuramadı.
Şii-Şii anlaşmazlığı sebebiyle yaşanan tıkanıklık aşılamayınca 73 milletvekili önceki gün Mukteda es-Sadr’ın çağrısı üzerine parlamentodan istifa etti.
Sadr grubu liderinin amcasının oğlu ve başbakan adayı Cafer Sadr da adaylıktan çekildi.
İstifa eden milletvekillerinden boşalan koltukları seçim bölgelerinde kendilerinden sonra en yüksek oyu alan adaylar dolduracak.
Irak’ta şu an ne olacağını kimse bilmiyor.
Erken seçim kararı da alınabilir, yeni oluşan koşullara göre pazarlıklar sonucu hükümet kurulup mevcut parlamentoyla devam etmek de istenebilir.
Geçen yılki seçimlerden birinci çıkan Sadr grubunun içinde olmadığı bir hükümetin ömrünün ne kadar uzun olabileceği ise cevap bekleyen bir başka soru.
Genel beklenti Irak’ta krizin derinleşeceği ve gerginliğin daha da yükseleceği yönünde.
“Koordinasyon Çerçevesi” yeni hükümeti kuramazsa erken seçim kaçınılmaz olacak.
Fakat sandığın yeniden halkın önüne konulması da Irak’taki tıkanıklığı çözmeyebilir ve seçim sonrası yine benzer bir tablo ortaya çıkabilir.
Muhalefetin seçimleri kazanması halinde gerçekleştirmeyi vaat ettiği ve Türkiye’yi ısrarla döndürmek istediği parlamenter sistem işte böyle bir şey.