Bir imtihan bu yaşadıklarımız. Öyle biliyor ve öyle inanıyorum. Öncesiyle de ve sonrasıyla da bir imtihan. Kendimizi, geçmişimizi, yaptıklarımızı ve yapmadıklarımızı hesap etmek için bir imtihan ve sonrasında yapılanları, olanları, kimin kim olduğunu görmemiz için de bir imtihan.
…
Elbette ki zor ve acılı, biliyor ve hissediyorum. Ama kimsesiz olduğumuza inanmıyorum hiç. Zira yalnızlık başka bir hal, kimsesizlik başka. İnsan yalnız bırakılır ya da bile isteye yalnız kalır. Ve hatta bazı vakitler yalnızlık nimettir. Dünyadan sıyrılmak ve dünyalık ne varsa ardında bırakıp da daha öteleri, daha büyük dertleri kucaklamaktır o. “Uzlet” demiş eskiler bunun adına. Şiir gibi kelime…
Lakin kimsesizlik, yalnızlık demek değildir. Aynı şey olamaz bu ikisi. Yalnızlık vardır ve güzeldir de hatta kutsaldır; ama kimsesizlik yoktur inanmış olan insana. Asıl kimsesiz olan hakikati bulamayandır, inanamayandır…
Zira “kimsesizlerin Kimsesi” de vardır…
…
Bir de şöyle bir hali var bu durumun; neye sahip olabildiğimizi görüyoruz. Ya da daha doğru cümleyle; sahip olamadığımızı. Dünyaya sahip olmaya gelmedik biz ve ait olmaya da gelmedik. Zira nefis ait olmayı kabul etmiyor; gönülse, sahip olmayı. Aslında olması gereken ve belki de asıl olan tam tersi bir hal. Yalnızca gönlün istediğine ait olmak ve sahip olunacak ne varsa kaçmak. Zaten ve asıl haliyle ‘Bir’ine ait olan nasıl olacak da bir şeye sahip olacak ki? Yani insan dünyaya herhangi bir şeye sahip olmak için gelmiyor ve olamıyor da zaten. Sadece ve belki de oldum zannediyor. Ama hata ediyor. Çünkü her şey akıp, kayıp gidiyor.
“Benim” dediğim ne varsa benim değil, anlıyorum. Olmadı ve olmayacak. Hem zannediyorum ki ne vakit ve her ne için olursa olsun “benim” dediğim zaman bir tenhadan daha evvel hiç görmediğim ama sanki tanıdığımı bildiğim bir derviş çıkıp da kulaklarıma tam da şöyle fısıldayacak;
“Benim” deme! Zira senin değil.
…
Bunlar zihnimde ve gönlümde dönüp de dolaşan cümleler. Ama gözümle gördüklerim, şahit olduklarım canımı yakıyor. Bu halden kendilerince bir fayda umanları, acıların üstünde menfaat arayanları, yalan da olsa iftira da olsa bu zor zamanda bize vuranları gördükçe; “İnsan” diyorum “insan ile insaf arasında tek benzerlik harflermiş, anladım. Zira insanda insaf kalmamış…”