Eşref-i mahlûk olarak yaratılan insan, dünya hayatında geçireceği ömrünün neticesi olarak, ebedî olan ahiret hayatını yaşayacak. İşte bu sebepledir ki, dünya hayatı onun için çok büyük bir önem arz eder. Bu önemi kavrayan insan, kendisi için en büyük serveti elde etmiş demektir. Bunun farkında olmadan yaşayan kişi ise, kendisine en büyük zulmü yapmıştır.

Dünyanın geçici zevk ve eğlencesine yahut da servetine kendisini kaptıran kimseler, insanca yaşamanın manasını da kavrayamazlar. İyilik, hayır ve bereket gibi eşsiz insanî sıfatlardan mahrum kalırlar. Kalplerinde dolmayan bir boşluk vardır. Zira o, ancak bu erdemlerle dolacaktır. Bu ise, kulluk manâsıyla gerçekleşir.

Kulluk eşsiz bir hakikattir. Onsuz yaşamanın hiçbir anlamı yoktur. Kul olmanın zevkinden mahrum olanlar, ebedi saadet ve mutluluğa nail olamazlar.

Kul olanların haz ve lezzeti asla bitmeyecektir. Zira onlar, dünya zevkleri yerine Allah’a kulluk zevkini almışlar ve bu zevki ebediyen hep tadacaklardır. Kendileri için hazırlanmış olan cennet âlemi ki; daima değişen, aynı lezzette kalmayan ve kendisine doyulmayan bir âlem olacaktır. Yaratan, öyle yaratmıştır. Bununla da kalmamış; zevk, lezzet ve hazların en büyüğü olan, Yüce Yaratıcının Kendisini görmek gibi, doyumsuz bir seyre de nail olacaktır. Bu ise anlatılamayan, ancak yaşanınca bilinecek yüce bir duygudur.

Ama bütün bunlara ulaşmak, birçok engeli aşmakla ortaya çıkar. Adeta sıratı geçmektir dünya hayatında. Bunun için yaratılmıştır kul aslında. Cennetten çıkarılan insanoğlu tekrar orayı kazanmanın mücadelesini vermelidir şu dünya hayatında. Yoksa neye yarar yaşamak? İnsanca yaşamadıkça. İnsan olup o âlemi kazanmadıkça. Neye yarar şu saltanat ve varlık onun olsa. Hepsi de toprak olup gitmeyecek mi bir gün? Sona varmayacak mı o gün? O halde şöyle seslenmelidir herkes kendine:

Ömür sermayen her an azalmakta ey nefsim,

Farkında mısın bunun, o halde ne yapıyorsun?

Bak, senden evvel gelip geçenlere,

İbret alıyor musun onlardan bir an?

SORGULAMAK GEREK KENDİMİZİ

Evet, kendimizi sorgulamak… Hz. Ömer’in (ra) yaptığı gibi; “bugün Allah için ne yaptın ey nefsim?” diye sormak kendimize. Allah Rasûlü (sav) Efendimizin öğütledikleri gibi, her gün istiğfar etmek ve ötelere hazırlık yapmak.

İnsan büyüklerin dediğine kulak vermeli: “Ey insan! Ömrün üç gündür. Biri dün idi geçti. Birine yarın derler, var mı yok mu belli değil. Biri de bugün. O halde sen bugününü değerlendirmeye bak!”

İnsan nankörlük yapar Rabbine karşı. Onca nimetini görmezlikten gelir.  “İnsan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür,” buyrulur ayet-i kerimede. (100 Âdiyât 6). Unutur çoğu zaman O’nu. Nefis ve hevâ peşinde koşar. Ama bir gün bakar ki hayat tamama ermiş, ömür bitmiş, yalvarır yakarır da fayda etmez. Rabbimiz böylesine bir halden hepimizi korusun!

Kişi aslında her bir günahıyla kendisine zulmeder. Bir de başkalarına karşı yaptığı zulümler varsa, onlar da onu daha büyük felaketlere iter.  Zira o gün her şey açığa çıkar ve hiçbir şey asla saklanamaz. Hesap gününün sahibi Allah’ın (cc) huzurunda durmak ve O’na hesap vermek… İşte asıl düşünülmesi gereken şey… Rabbimiz yâr ve yardımcımız olsun! O’na emanet olunuz!