Kanlı Esed rejimi devrildi, içimizdeki Baasçılar dışında İran dâhil Esed’in bütün müttefikleri bu durumu kabullendi.
Siz bakmayın İran’dan gelen üst perdeden açıklamalara, o açıklamalar daha çok bu büyük hezimetin ve fiyaskonun üstünü örtmeyi; iç kamuoyunun tepkisini dindirmeyi amaçlıyor.
Zira İran rejimi kendi halkı sefaletle boğuşuyorken ve elektrik bile bulamıyorken direniş ekseni söylemini kullanarak milyarlarca dolar kaynağı Suriye çöllerine gömdü.
Fiyasko büyük olunca üstünü örtmek için kullanılan söylem de o kadar üst perdeden olmak zorunda. Dolayısıyla Hamaney’in ve İran Dış İşleri Bakanı’nın açıklamalarını bu çerçevede okumak lazım.
İran’ın Suriye’de kalan üç beş Baas artığı şebbiha ile varabileceği bir yer yok. Realitede bunları destekleyebilecek böyle bir politikası da zaten yok.
İran’ın yaptığı, Acem uyanıklığı ile işledikleri ağır suçlar nedeniyle affedilmeyeceklerini bilen zavallı birkaç şebbihanın son çırpınışlarını Suriye halkının direnişi olarak pazarlamaktan ibaret. Bu da ne de olsa maliyetsiz bir iş.
Tüm dünyada Esed’in gidişini kabullenemeyen sadece bir grup var; o da Türkiye’deki Baasçılar.
Türkiye’deki Baasçılar ilginç bir grup. Bunların bir kısmı mezhepsel taassupla Esed’in arkasında hizalanmış durumdalar. İrancılar, Radikal Alevi ve Nusayriler bu grubu oluşturuyor. Esed ne suç işlemiş olursa olsun, bunlar Esed’i savunmaya devam edeceklerdir.
13 yıldır siviller Suriye’de katledilirken susanların, “Bize ne Suriye’den” diyenlerin bugün “Suriye’de Aleviler katlediliyor” yalanının arkasına sığınarak mezhepsel provokasyon peşinde koşmalarının başka bir izahı yok.
Esed ve Baas destekçisi diğer bir kısım ise takıntılı Tayyip Erdoğan karşıtlıklarından ve ideolojik taassuplarından dolayı Baas’ın yasını tutuyorlar. Bunların temel argümanı da Esed’in sözde sekülerliği. Ne Suriye’yi ne Orta Doğu’yu ne de Baas rejimini tanımayan bu cehalet karşısında insanın nutku tutuluyor.
İçimizdeki Baasçıların hedefi Türkiye’de de Baas rejimi gibi totaliter militarist bir düzen kurmaktı. Ellerine fırsat geçseydi Sednaya Hapishanesi’ni mumla aratacak bir rejimi inşa edeceklerinden şüphemiz yok.
27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat darbeleri sonrası yaptıkları zulümler, idamlar ve işkence rejimi bunun en büyük kanıtı.
Yine de bunlara sorsan Türkiye’de demokrasi ve insan hakları için mücadele ettiklerini iddia ederler.
Hâlbuki yanı başımızdaki Kuzey Kore benzeri totaliter despotik bir rejimi ve suçlarını destekleyerek bu iddialarının da altını tamamen boşaltmış durumdalar.
Yani demem o ki Baas rejimi ve Esed’i destekleyenler ahlaken, vicdanen ve siyaseten iflas etmiş durumdalar.