Son dönemde ülkemizin içerisinde ve dışarısında çok önemli olaylar cereyan ediyor.
İçeride odaklanılan İstanbul seçimlerini hafta başında geride bıraktıktan sonra dış kaynaklı hadiselere odaklanmak Türkiye’nin geleceği açısından oldukça kritik bir dönemeç olarak karşımızda duruyor.
Finansal anlamdaki tüm aktörlerin üzerlerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirmesinin önemi bir kez daha artmıştır.
Her bireyi ve kurumsal yapıyı yakından ilgilendiren ekonomik yapının güçlü bir hale getirilebilmesi adına herkes bu zamana kadar çalıştığından daha çok çalışmalı, daha çok gayret göstermeli ve daha çok bu işe sarılmalıdır.
Bunun içinde kamu ve özel sektör kurumları ile sivil toplum kuruluşları işbirliği içerisinde sorumluluklarını yerine getirmelidirler.
Çünkü önümüzdeki dönem ülkemizin finansal toparlanması adına kemerlerin sıkılacağı bir dönem olacaktır. Bu döneme hızlı bir giriş yapılabilmesi için siyasi çekişmelerden hızlıca uzaklaşılarak tamamen finans temelli bir odaklanma yoluna gidilmelidir.
2023 yılına güçlü bir ekonomik yapı ve finansal toparlanmanın en üst düzeyde olduğu bir görünüm ile girilebilmesi için katma değeri yüksek ürün üretimi yaygınlaştırılmalıdır.
Sanayiye ve üretene verilen teşviklerin ağırlıkları artırılarak toplumsal refahın üst düzeye çıkarılması adına gelirlerin artacağı toplumsal tabanın alanı genişletilmelidir.
Borcun borçla kapatılması sonlandırılarak borçluya farklı finansal enstrümanların sunulacağı bir sistem kurularak işletilmelidir.
Daha fazla çalışarak birliğimizin ve beraberliğimizin finansal yapımız ile finansal reformlarımızın sayısının artırılacağı bir ortama adapte olunmalıdır.
Yakın dönemde Türkiye’nin ilişki içerisinde bulunduğu bazı ülkelerle yaşanan problemlerin bir an önce çözülmesi de bu konjonktürde hayati öneme sahiptir.
Önümüzde bu yönden iki önemli risk faktörü bulunmaktadır.
Birinci risk faktörü S-400’lerin alımı vesilesiyle ABD’nin ülkemize bir yaptırım dayatması sonucunda özellikle ekonomik anlamda ciddi zarar görebilmemiz.
Diğer risk faktörü olarak ta uzun geçmişe dayalı ilişkilerimizin olduğu sınır komşumuz İran’a ABD’nin askeri müdahalesi sonucunda jeopolitik anlamda risklerimizin artacak olması durumu.
Cuma günü yapılacak olan G-20 zirvesindeki görüşmeler sonunda umarım bu risklerin minimize edildiği sonucuna ulaşılır.
Bu sonucu elde edebilmek adına diplomasi trafiğimizin etkili bir şekilde yürütülmesi ve istediğimiz sonucun alınması finansal toparlanmamızın etkisini artıracak nitelikte olması gereklidir.
Bahsettiğimiz iki risk unsuru konusunda ülkemizdeki tüm taraflar bir araya gelerek milli çıkarlarımız doğrultusunda hareket etmelidirler.
Milli güvenliğimizi korumak adına yapacağımız yatırımlara tüm dünya ülkeleri saygı duymalı aynı zamanda da güçlü ekonomik yapı için yukarıda saydığımız tedbirler de acilen uygulanmalıdır.
Küresel risk iştahı ile jeopolitik risklerin her geçen gün arttığı dünyamızda konumumuzu güçlü hale getirmek zorundayız.
Neden ABD birçok konuda BM’nin uygulamalarına ters hareket ediyor? Cevap çok basit ABD dünyanın en büyük ekonomilerinden.
İşte bizde finansal toparlanmamızı ne kadar çabuk gerçekleştirir ve güçlü ekonomiye sahip olursak o zaman masadaki güçlü taraf oluruz.
Türkiye bunu yapabilir.