İran’ın, Lübnan’daki proxy örgütü Hizbullah’ın militanlarına haberleşmek için dağıttığı çağrı cihazları ve telsizlerin dışarıdan müdahaleyle patlatılması sonucu örgütün yüzlerce üyesi yaralandı ve onlarcası hayatını kaybetti.

Örgüt üyelerinin takip edilmelerini zorlaştırmak için cep telefonu yerine kullandıkları cihazlar, aralarında üst düzey komutanların da olduğu çok sayıda militanı etkisiz hâle getirdi.

İsrail’in, Hizbullah’ın tedarik zincirine sızarak cihazlara üretim aşamasında ya da nakliye sırasında patlayıcı yerleştirdiği ortaya çıktı.

Çağrı cihazlarının, olası bir savaş sırasında patlatılmak istendiği ancak örgüt militanlarının cihazlardan şüphelenmeleri üzerine operasyonun öne alındığı belirtiliyor.

Anlaşılan o ki Hizbullah, yıllardır masum Suriyelilerin kanını dökmekle meşgulken İsrail istihbaratı örgütün kılcal damarlarına kadar nüfuz etmiş.

Mossad’ın kurduğu paravan şirketten alınan çağrı cihazlarının aynı anda infilak etmesi büyük bir güvenlik zafiyetini ortaya çıkarırken ertesi gün telsizlerin de patlaması, örgütün ve sahibinin yaşadığı akıl tutulması ve şaşkınlığın boyutuna işaret ediyor.

Çağrı cihazlarının patlamasından sonra örgüt içinde ya da İran’da, telsizlere de aynı şekilde patlayıcı yerleştirilmiş olabileceği kimsenin aklına gelmemiş mi?

SETA araştırmacısı ve Aslında gazetesi yazarı Can Acun’un önceki gün yaptığı “İran ve Hizbullah gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi” benzetmesi, bu durumu çok iyi açıklıyor.

Örgüt lideri Hasan Nasrallah’ın itiraf ettiği gibi Hizbullah, çağrı cihazları ve telsizlerle gerçekleştirilen saldırıda büyük bir darbe aldı.

Ciddi şekilde yaralandığı için savaşamayacak durumda olanlar da göz önüne alınınca örgütün yüzlerce militanını kaybettiği söylenebilir.

Hepsinden önemlisi, örgüt militanları arasında çağrı cihazları ve telsizlerle sağlanan iletişim çöktü.

Hizbullah’ın, bu koşullarda İsrail ile kapsamlı bir savaşa girmesi neredeyse imkânsız.

Örgütün görevi, İran’a yönelik herhangi bir savaşı önlemek için İsrail sınırındaki varlığını korumak ve o tür bir savaşın patlak vermesi hâlinde ileri cephe olarak savaşa dâhil olmak.

Dolayısıyla İran’ın -mecbur kalmadıkça- örgütün gücü ve nüfuzunu büyük oranda kaybedeceği bir savaşa girmesine izin vermeyeceği kesin.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Lübnan sınırına yakın bölgelerde yaşayan İsraillileri evlerine döndürme sözü vermişti.

Önceki gün Nasrallah konuşurken İsrail uçakları Beyrut üzerinde alçaktan uçuş yaptı. Hizbullah’ın önünde şu an üç seçenek var.

Birincisi, güçlü bir misillemede bulunup İsrail ile savaşa girmek. Bu, en zayıf ihtimal.

İkincisi, İsrail ile anlaşma yapıp saldırılara son vermek.

Üçüncü seçenek ise İran’ın “stratejik sabır” adını verdiği politikayı benimseyip bir yandan İsrail’in saldırılarına sonuna kadar “sabretmek” diğer yandan da sınırdaki gerginliği kontrollü bir şekilde sürdürmeye çalışmak.

Bu sonuncusu en güçlü ihtimal ancak onun da İsrail ordusunun Lübnan’a yönelik saldırılarını yoğunlaştırması hâlinde ne kadar dayanacağı meçhul.

Hizbullah’ı anlaşmaya zorlayıp Lübnan sınırındaki gerginliğe bir an önce son vermek isteyen Netanyahu’nun, örgütü hedef alan saldırıların şiddetini kademeli olarak artırması bekleniyor.