Uzunca bir süredir biz dünyalılar olarak katmerli acılar yaşıyor, zor günlerden geçiyoruz. Depremler, afetler, savaşlar, salgın hastalıklar, terör, açlık, uçak kazaları derken epeydir yüzümüz gülmüyor. Çekmiş olduğumuz bu sıkıntıları ‘’2020 de iyi gelmedi’’ deme kolaycılığına kaçarak ifade etmeyi de çok doğru bulmuyorum. Açıkçası ben, tüm dünya devletlerinin yaşadığı bu sıkıntıların arka planında ‘masumların ve mazlumların’ akan gözyaşlarının olduğunu düşünüyorum. Ve ben bunu düşünürken “Mazlumun bedduasından korkun. Çünkü mazlumun bedduası ile Allah’ın arasında hiçbir engel yoktur.” diye buyuran Fahri Kâinat Efendimizin (sas) mübarek sözlerini düşünüyorum…
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak bizler, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde her daim mazlumların yanında olduk. En zor günlerimizde bile elimizde avucumuzda ne varsa hiç yüksünmeden onlarla paylaştık. Kimilerine ensar olup evlerimizin kapısını açtık, kimilerine de ekmeğimizi aşımızı götürdük gönlümüzü açtık. Yapmış olduğumuz bu yardım ve sadakalar yüzü suyu hürmetine; Rabbim de bizleri tüm dünyayı saran bu afet ve salgın hastalıklara karşı minimum seviyede etkilenecek şekilde bu süreci atlatmamızı nasip ediyor. Hamdolsun…
Kıymetli dostlar; kadirşinaslık ve yardım severlik konusunda ‘dünya lideri’ olmamız gerçekten çok kıymetli ve gurur duyulacak güzel bir durum. Lakin ‘helal kazanç ve helal lokma’ konusundaki hassasiyetlerimiz sanki gün geçtikçe azalıyor gibi. Ne dersiniz? Yoksa bana mı öyle geliyor bilemedim! Bu sefer işin kolayına kaçıp bu istenmeyen ve çirkin mevzuyu; toplumumuzun temel taşını oluşturan ‘kendi öz benliğimizden ve temel değerlerimizden uzaklaşmış olmamıza’ bağlamayacağım! Lakin sâlih bir insan olmanın ve sâlih evlat yetiştirmenin helal rızıkla çok alâkalı olduğuna inanan birisi olarak; İslami hassasiyetlerimizin azaldığını, helâlin haramla, haramın helâlle iç içe geçtiğini burada açıkça ifade etmek istiyorum. Sanki Peygamber Efendimizin;“Öyle bir zaman gelir ki, kişi malını helâlden mi, haramdan mı kazandığına hiç aldırış etmez.” buyurduğu bir dönemi yaşıyoruz…
Oysa bizler çok iyi biliriz ki; evlerimizde ve iş yerlerimizde bolluk ve bereketin kaynağı, alın teri ile ıslanmış helal kazançtır. Allah’ın izin verdiği ve meşru kıldığı her şey helâldir. Helal olmayan kazançla elde edilen lokma da helal değildir. Yediğimiz, içittiğimiz ve ikram ettiklerimizin helal olabilmesi için; kazancımızın da helal olması gerekir. Eğer kazancımız helal olmazsa; hanemizde ne huzur olur, ne de bereket. Hastalıklardan başımızı kaldıramayız ve mutluluk artık bize haram olur. Bilesiniz ki dostlar, haramın asla temeli olmaz, helal yoldan kazanılmayan paranın da ömrü uzun olmaz. Haram yoldan kazanılan para saman alevine benzer, tez zamanda sönüp gider. Her hayrın esası helal lokmadır. Helal olmayan lokmada sahibine yüktür. Faiz ise, Cenab-ı Allah’a savaş açmaktır. Ve faizin de her türlüsü haramdır. Faizin azı, çoğu, hoş geldini falan olmaz! İhtiyaç kredisi de faizdir, konut kredisi de! Karakaşınıza, karagözünüze verdiklerini söyledikleri o banka promosyonları da!
Kıymetli dostlar; çocuklarımızı daha henüz ana rahmine düşmeden ‘helal lokma ile beslemeli, helal süt ile büyütmeliyiz.’ Çünkü haram lokma, çocuğun önce sağlığını sonra da karakterini bozar. Haramla beslenen çocuklarda; bencillik, itaatsizlik ve huysuzluk gibi olumsuz davranışlar görülür. İmâm Gazâlî Hazretleri; “Çocuğu İslâm fıtratı üzere yetiştirmek için ilk yapılacak şey; onun helâl lokma ile beslenmesidir’’diye buyurmuştur. Sonra ‘helâl süt emmiş’ çocuklar dinine, devletine ve vatanına asla ihanet etmezler. Nihai kertede boğazımızdan geçecek her lokmanın hesabını Allah’a vermek zorunda olduğumuzu hatırlatarak ‘az olsun, öz olsun ve helal olsun’ diyor, köşe yazımı da Peygamber Efendimizin dizinin dibinde yetişmiş ve on yıl boyunca ona hizmet etmiş olan Enes b. Mâlik’in ‘dualarının kabulünü talep etmesi’ üzerine Peygamber Efendimizin ona verdiği cevap ile bitiriyorum: “Ey Enes, helâlinden kazan, helâlinden giyin ve helâlinden ye. Çünkü elbisesi haram olan, midesinde haram lokma bulunan kimsenin ibadeti kırk gün kabul olmaz!”
Selametle…