Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim.

Evet, sırası.

Hayvan severlerin -ya da hayvan haklarına duyarlı vicdanlı her insanın- bu konular açıldığında muhatap olduğu ilk sorulardan birisidir bu.

Tane tane anlatırsınız.

-Havaların soğuduğundan bahsedersiniz.

-‘Sokaktaki canlara da yuva yapılması lazım’ dersiniz.

-Onlar için kapılarımızın önüne bir kap su bir kap yemek konulması gerektiğinden konu açarsınız…

Sizleri can kulağıyla dinler, kafalarını sallayarak ‘onay’ verirler.

Fakat muhabbetin sonunda, dakikalardır konuştuğunuz, üzerine broşürler basılan, dernekler kurulan, bilinçlendirme kampanyaları düzenlenen ‘hayvan hakları’ konusu bir çırpıda unutulur ve o ezber, o zamanın akışını durduran cümle yankılanır:

“Ya iyi hoş da, şimdi sırası mı?”

“Neden sırası değil peki?” diye sorarsınız, başlarlar iddialarını temellendirmeye çalışmaya:

“E dünyada o kadar savaş, katliam, kıtlık varken, yiyecek bir parça ekmek, içecek bir tas çorba bulamayan insanlar dururken hayvanları mı düşünelim?”

Evet düşünelim. Düşünmeliyiz. Hatta buna mecburuz!

Çünkü sıraladığınız o sorunların sebebi de insanlar.

-Devletler savaşmayabilir.

-İnsanlar birbirlerini öldürmeyebilir.

-Örgütler katliam yapmayabilir.

Kısacası dünya, yaşanabilecek daha güzel bir hâl alabilir.

Bütün bunlar olmuyorsa sebebi yine insanlardır.

Ve ben; insanların kendi başlarına açtıkları belalar yüzünden ağzı-dili olmayan, çaresiz, tabiatı elinden alınmış, hakkını arama imkânı bulamayan hayvanatın perişan olmasına karşıyım.

Aynı şekilde ağaçların, ormanların, tabiatın da…

İnsanın bu dünyanın “efendisi” olduğu ve onun üzerinde istediği şekilde tasarrufta bulunabileceği fikrine kapalıyım. Benim için bir şey ifade etmiyor.

Nasıl etsin ki?

Sokaklarda aç kalan hangi kedi-köpek birilerinden yemek isteyebilir?

Araba altlarına yavrulayan hangi kedi yavrularının ezilmesine engel olabilir?

Dövülen, işkence edilen, tecavüze uğrayan hangi hayvan savcılığa suç duyurusunda bulunabilir?

Hiçbirisi.

Evet, onlar bunu yapamaz.

O halde, onlar adına onlara sahip çıkmak, eşref-i mahlûkât (yaratılanların en şereflisi) olan insana düşer. İslamiyet de, insaniyet de bunu iktizâ eder.

Sonuç olarak;

Bugünden tezi yok harekete geçelim. İyilik, hayır-hasenat faaliyetlerimize sokaktaki canları da ekleyelim. Onlar için ne yapabiliyorsak, imkânlarımız ölçüsünde yapmaya çalışalım. Sokaktaki canlılara yapacağımız iyiliklerin diğerlerine mani olmadığını hatta bunun kazancımıza ve hayatımıza bereket vesilesi olduğunu unutmayalım…

Ve sahiplenelim.

Evde hayvan beslemek isteyen çocuklarınıza pet-shoplardan parayla muhabbet kuşu, su kaplumbağası, hamster vs. alacağınıza sokaklardan, hayvan bakımevlerinden evlerinize -en az 1 tane- kedi alalım mesela. Böylelikle hem hayvan ticaretine ortak olmamış, hem de sevgiye muhtaç bir canlıyı dost edinmiş oluruz.

Güzel haberlerle buluşmak ümidiyle…