Beray-ı malûmat: Bu yazıda okuyacağınız tenkit ve tekliflerin muhatabı TBMM’deki tüm mebuslardır. Hitapta herhangi bir siyasî fırka ve meşrep farkı gözetilmemiştir.
Yeni ve sivil bir anayasa sıfırdan yazılmıyor. “Değiştirilmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” (!) maddelere de kimsenin bir şey dediği yok. Rejim desen; ilk günkü gibi ayakta. Yapılan; altı üstü, fiili durumu kanunlara uydurmak için 17-18 maddenin güncellenmesi. Bunca kavgaya, gürültüye, küfür ve hakarete, kalp ve kol-bacak kırmaya değer mi?
Elbette ki değmez.
Bu necip millet, reyleriyle sizi mebus yaptı ki, umumun şahs-ı manevisini temsil eden Meclis’te bizim adımıza orada bulunun, itidalle, meşveret ve şura ile hayrımıza kararlar alın ve hem lisan-ı halinizle hem de birbirinize karşı kullandığınız güzel üslubunuzla emsal teşkil edin, bu güzel memleketi de suhuletle idare edin.
Siz ne yapıyorsunuz? –Tam tersini.
Kuzey Kore meclislerini aratmayacak görüntüler eski Türkiye’de kaldı derken yeniden peydah oldu. Hele ki geçtiğimiz hafta erkek egemen, eril, ataerkil Meclis’te zaman zaman görülse de “Hadi neyse” denilebilecek kavga ve itiş-kakış görüntüleri bu kez kadın milletvekillerinden geldi. Aman Yarabbi. Ne büyük utanç!…
Kendini kelepçe ile kürsüye bağlayanlar, parmağı kırılanlar, bileği çıkanlar, protezi kırılanlar, mahalle kavgasına tutuşan sıradan insanlar gibi saç saça baş başa kavga eden kadın milletvekilleri…
Hiç mi “Biz ne yapıyoruz yahu?” diye düşünmüyorsunuz. Emin olun bu halk; sizleri ekranlardan izlerken sizin yerinize utanıyor, kanal değiştiriyor, hepinizi kınıyor…
Bu son olsun artık. Bundan sonra sizlerden şiddet görüntüleri görmek, küfür ve hakaretler işitmek istemiyoruz. Üyesi olduğunuz o Büyük Millet Meclisi’ni de ‘Demokrasinin, adaletin, eşitliğin, düşünce ve ifade özgürlüğünün’ kalesi haline getirmenizi bekliyoruz. Derhal…
“Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.” (Al-i İmran Suresi 159. Ayet Meali)
“İstihâre eden aldanmaz, istişâre eden pişman olmaz, iktisâd eden yoksul olmaz.” (Taberânî, el-Câmiu’s-Sağîr, Keşfu’l-Hafâ, 2/242).
“Asya kıt’asının ve istikbalinin keşşafı ve miftahı şûrâdır.” (Bediüzzaman Said Nursî – Hutbe-i Şamiye)