Adalet duygusunun yitirilmesi toplumdaki bağları zedeler ve yok oluşa sürükler. Çünkü, millet ile devlet arasındaki ilişki temelde güvene dayanır. Ne yazık ki bu bağ çok uzun bir süredir kopuktu. Nasıl olsun ki? Kendi seçtiği Başbakanını darağacında gören bir millet, devletin adil olduğuna nasıl inansın? İsyanlar, İstiklal Mahkemeleri, sürgünler ve infazlar. Yaklaşık bir asır boyunca travma yaşadık.

15 Temmuz bu zedelenen bağı onarmak için büyük bir fırsattı. Millet, uçurumun kenarındaki devleti kendi elleriyle tutup yöneticilerine teslim etti. Bu defa travma geçirme sırası devletteydi. Bünyesine uzun yıllar içinde sızan ve bedeni kaplayan bir terör hücresiyle mücadele ederken, bir yandan da elinde sopasıyla bekleyen vesayet odaklarına yeniden zemin kazandırmamak zor iş.

Darbe girişimi sonrası başlatılan operasyonlar ve süren davalarda devletin adalet mekanizması üzerinde baskı kurduğu, intikam hisleriyle hareket ettiği iddiası muhalefetin gıdası olmuş durumda. Adaletin mükemmel işlediğini iddia eden yok elbette. Fakat tankları alkışlayanlardan, tankları çıplak elleriyle durduranları anlamasını da beklemiyoruz.

Yıllarca ötelenen, hırpalanan, kışlalarda gizlice namaz kılan, okul önlerinde hayalleri çalınan insanlar olarak anlayamadığımız şey, “bizim camia”dan dediklerimizin bizim tarihimize ve hislerimize nasıl bu kadar bigâne kaldıkları.

ADALET Mİ, İKBAL KAYGISI MI?

CHP’nin il başkanı olan bayanın sosyal medyada yaptığı hakaretler üzerine yargılanıp ceza almasına “bizimkiler”den de tepki var. Olabilir. Yargılamayı adil bulmayabilirsiniz. Bayanın “devlete katil” demesini fikir özgürlüğü açısından değerlendirebilirsiniz. Cumhurbaşkanı’na burada telaffuz edemeyeceğim sinkaflı bir küfür sallamasını da makul karşılayabilirsiniz. O mezhebinizin genişliğiyle alakalı bir durum. Fakat tüm bunları yaparken bizim tarihimizle, millet düşmanı vesayetçilerin kanlı ve kirli tarihini karşılaştıramazsınız.

Yeni Şafak yazarı Özlem Albayrak, CHP’li bayana verilen cezayı eleştiren yazısı yayınlanmadığı için gazetesinden ayrılmış. Sonra bu yazıyı sosyal medya hesabından yayınladı. Bülent Arınç‘ın da benzer sözler söylediği mesele üzerinde durmayacağım. Daha önce de Gezi çapulcularının taleplerini makul karşılamıştı. Oradan öyle görünüyor demek ki.

Fakat, Sayın Albayrak, Gezi vandalizmi ile Başörtüsü Direnişi’ni karşılaştırarak, zamanında bizim de Gezidekiler’le benzer bir psikolojiye sahip olduğumuzu iddia ediyor ya, orada durun bakalım. Bundan sonrası çıkmaz sokak.

Ak Parti’den tırtıklananlarla kurulacak partilerden birisine kapağı atmak, bu olmasa bile onların kontenjanından medyada görünür olmak; hadi giderayak da karşı mahalleye göz kırparak finali yapmayı anlayabilirim.

Lakin iki yıl süren eylemler boyunca tek bir cam kırmamış, tek bir kamu aracına zarar vermemiş, eğitim hakkı talebi dışında hiçbir şeyi gündemleştirmemiş ve milyonların katıldığı Başörtüsü Direnişi’ni, Türkiye tarihinin en uzun süren yakıp-yıkma ayini olan Gezi terörüyle nasıl mukayese edersiniz?

Bence bunları biraz hakkaniyetle düşünün.