Hababam Sınıfı denince akla gelen ilk isim herhalde İnek Şaban’dır. İnek Şaban bilincimize o kadar işledi ki Şaban dendiğinde akla Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri gelmiyor artık. Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri Kastamonulu’dur, tıpkı Hababam Sınıfı’nın yazarı Rıfat Ilgaz gibi. Rıfat Ilgaz; Hazret’ten intikamını İnek sıfatıyla müsemma ederek almıştır. (İmparator Neren Roma’da Hazreti Şaban ile beraber ananı) Bugün kaç kişi çocuğuna Şaban ismini koyar?
Hababam Sınıfı’nda bize sunulan insan profili tam olarak Türk Solu’nu temsil eder. Kemalist ideoloji, karşıt olduğu toplumu alay ederek aşağılar filmde. Örneğin edebiyat hocası Zühtü Hoca, Türk solunun bitirmek istediği kültürel koddur. Zühtü Hoca eskinin savunucusudur, divan şiirinin koruyucusudur, kullandığı kelimeler harf inkılabının yok etmek istediği kelimelerdir ve yüzlerce yıl bu topraklarda konuşulan dildir. Hababam öğrencileri ise Zühtü Hoca’yı ve konuşmasını, savunduğu dili, sahip olduğu duruşu alaya almaktadır. Zühtü Hoca divan şiirinden bahsederken öğrenciler kendi arasında “Ne diyor bu ya?” “Hiçbir şey anlamadım” “Çince gibi bir şey” demekte, bize ait olan dil “Çince gibi bir şey” benzetmesiyle topluma yabancılaştırılmaktadır. Öğrenciler (öğrenciler kelimesini kasıtlı kullanıyorum, onlar talebe değildi çünkü, eğitim-ilim talep etmiyorlardı) okulun bahçesinde Zühtü hocayla alay ederken kuralcı-otoriter! Kemalist aydın Mahmut Hoca öğrencilerin safında yer alıyordu. İlim öğretenin kırk yıl kölesi olmayı savunan kültürün çocukları, ilim sahibi hocayla alay ediyordu. ve bu alaycı öğrenciler filmin sonunda Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ni okuyarak aklanıyorlardı! Tıpkı bizim Türk Solu gibi! Atatürk’ün arkasına sığındıklarında yaptıkları tüm pişkinlikler, edepsizlikler, hatalar, suçlar örtbas ediliyor, pir ü pak bir hale geliyorlardı.
Suçlar dediğimde abarttığımı düşünebilirsiniz. Oysa abartmıyorum. Hababam Sınıfı öğrencileri amaca giden her yolu mübah gören, amacın temizliğinden dolayı da suçunu örtbas eden bir doktrinin savunucusudur. Topluma dayattıkları örnek tipi budur. Arkadaşlarının okul taksitini ödemek için öğrencileri döver, haraç keser, zorla paralarını gasp ederler. Mahmut Hoca neden ona gelmediklerini sorduğunda da arkadaşlarının gururunu incitmek istemediklerini söylerler. Oysa dövdükleri, gasp ettikleri onlarca öğrencinin gururu kimsenin aklına gelmez. Sürekli kopya çekmeleri, yalan söylemeleri, saygısızlık etmeleri sorun değildir. Sınıfta kız varken ağzından kaba söz kaçırmamaya çalışan Anadolu’nun çocuklarının yerini; sınıfa dört kız girdiğinde ağzının suyu akan, kurayla kızları paylaşan, bir kıza göz diken on kişilik Hababam gençliği almıştır.
Anadolu’nun çocuğu demişken Ahmet’i unutmayalım. Ahmet saf, masum bir Anadolu çocuğudur. Hababam Ahmet’in saflığıyla alay eder sürekli. Ahmet’in masumiyetini kirletmek için mücadele verir. Zorla sigara içirir, kopya çektirir, okuldan kaçmada yardım ettirir. Ahmet’e her türlü zorbalığı yapar Hababam. Filmin sonunda da Ahmet’in ideal olarak gördüğü yoksul köylü çocuklarına Hababam’ın verebildiği tek şey ahlaksızlıklarıdır, çıplak kadın posterleridir. Ama yine de köylüye eğitimi o Anadolu çocuğu verir, Hababam tıpkı Türk solu gibi anca lafta kalır! Onca kötülüklerine rağmen okulun inşaatına geldiğinde Hababam, Ahmet onları affeder çünkü Anadolu kültürü kini değil, merhameti temsil eder.
Paşa Nuri kadim tarihimizin sembolüdür. Paşa Nuri tarihimizle beraber yaşar. Hababam’ın canlı-kadim tarih karşısında tek yaptığı da yine alay etmektir. Nuri Paşa ihtiyardır, bilinci açık değildir, gençlerle iletişimi kopuktur. Hababam’ın zamanın gençliği ile kadim tarihinin arasındaki iletişimsizliktir anlatılan. Otuz yıl sonra, bugün gençliğe-yaşıtlarıma baktığımda; eğitimi, tarihini, eskiyi umursamayan, dört kızın peşinde ağzı sulu ömür tüketen, dertsiz bir Hababam nesli görüyorum.
Ne denebilir ki Hababam Sınıfı’na? Anadolu’nun çocuğu Ahmet desin bizim yerimize: Utanacağınızı bilsem yüzünüze tükürürdüm ama ondan da anlamazsınız ki siz…