Sur’da, Cizre’de, Nusaybin’de ve birçok kentte insanlar evlerini terk ederken, bizim sazcımız Washington’da kulisler yaptıktan sonra Türkiye’ye döner dönmez sessizliğini bozdu. Bozmaz olaydı!
Sonuçlarını açıklarken yine ecel terleri dökeceği bir çağrı yaptı. Kan kokan bir çağrı…
HDP; Kürtleri temsil eden bir parti görünümünden gitgide uzaklaşıyor. 7 Haziran öncesi kullanılan barış dili yerine, 53 kişinin öldüğü 6-8 Ekim olaylarında kullanılan kaos diline dönüldü. Güvercin siyasetinden hendek siyasetine yolculuğun hikâyesi merak edilir oldu. Güneşin çocukları fazla ateşlenmiş olacak ki alevleri camilere ve okullara sıçrar hale geldi.
Suriye politikası açısından düşündüğümüzde ABD ile Rusya’nın politikalarının yüzde 80 uyuştuğu aşikar. Suriye yeniden kurulurken Batı topraklarında yeni bir Nusayri Devleti kurulacak. Yani Suriye’nin batısı Rusya’nın adamı Esad’a verilecek. Doğusunda Sünni bir devlet olacak. Kuzeyi ise yeni bir Kürt Devleti için ayrılacak. Yani Demirtaş’ın önce Washington’a, daha sonra da Moskova’ya ziyaretleri ne turistik bir gezi ne de tesadüfi bir ziyaret.
6-8 Ekim olayları ve seçimlerdeki barış vaatlerinin kof çıkması, HDP ve Demirtaş’ın hesabını bayağı kabarttı. Bu hesabın ödenmesi için ise insanların biraz daha ölmesi ve hesabın biraz daha kabarması gerekiyor. Yenen haltların sonunda da kabaran bu hesabı ABD ve Rusya’ya ödetmek peşindeler. Fakat hesap ödenmez ve dış politikada HDP’ye kazık atılırsa eğer; Kürt halkı bunun hesabını çok ağır soracaktır. Hem kendine hem de temsilcilerine.
HDP ve PKK; verilen vazifeyi layıkıyla yerine getirme uğraşında. İyi de beceriyorlar aslında. Ezilen halk demagojisi ve devletin izni olmadan hiçbir önemi olmayan özerklik nidaları bazı kesimlerin kan basıncını yükseltiyor tabii ki. Dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen boşuna bir taktik uyguluyorlar. Çünkü özerklik uğraşları hendek kazarak veya sokakları ateşe vererek hiçbir zaman başarıya ulaşmamıştır. Özerklik verilecekse bile bu ancak devletle oturulacak masada verilebilecektir. PKK ve YDG-H eliyle değil;
siyasi kanatla yapılmalıydı bu çalışmalar. Ama biz görüyoruz ki tablo tam tersine. YDG-H başlattı. HDP ise tabi oldu.
Görev: Suriye şekillenirken Türkiye’yi oyala emri. Rus uçağının düşürülmesinin tam da Rusların Suriye üzerinde hakimiyet kurma çalışmalarına denk gelmesi, Rusya ile masaya oturma ihtimalimizi yok etti. Böylelikle Suriye’deki menfaatlerimiz yine daimi müttefikimiz ABD’nin insafına kalmış durumda.
Türkiye; Rusya, İran, Irak hükümeti ve Esad ile kavgalıyken; müttefiki ABD’nin de menfaatine zıt hareket etmesi Türkiye’yi İsrail ile ilişkileri normalleştirmeye itti. Dış politikada söz sahibi olan İsrail’i yanına almak, skor tabelasına doğrudan etki edecek bir hamle.
İsrail ile yapılacak ittifakı, 20 milyon dolara satılan bir dava olarak görmek elbette yanlış bir meyil olacaktır. Çünkü özellikle ABD üzerinde büyük bir etkiye sahip olan İsrail’in, Türkiye’nin yanında yer alması; bu kadar düşman arasında bir dost olmasa da başka düşmanların türemesini engelleyebilecektir. Hem ABD için evlat hükmünde olan İsrail’in yanı başındaki Suriye’de iki taraflı müttefik olan Türkiye’nin bulunması daha efdal olacaktır. Bu da ABD’yi Suriye politikasını değiştirmeye sevk edecektir.
Fakat! Dış politika menfaatleri bunu gerektirse bile İsrail’in dostumuz olduğu söylemi hiçbir şekilde kabul edilemez. Milli menfaatlerimiz Filistin halkına yapılan zulmü unutmamızı gerektirecekse biz bu menfaatten nasibimizi almayalım. Böyle iyiyiz. Filistin’e uygulanan ambargo ve abluka kaldırılmadan İsrail ile dost ülke adını taşımaktan ancak utanç duyarız.