Rahmet yüklü bir ay Nisan… Mevsim şimdi fasl-ı bahar. Güneşin elleri şefkatle dokunuyor yeryüzünde var olan her bir şeye.

Merhamet yüklü bulutlar Nisan yağmurlarını sunmak üzere emre amâde.

“Kün” emri gelir gelmez yağıyor üzerimize. Hayat oluyor, bereket oluyor, kimi diyarlara imtihan, kimilerine ibret sunuyor.

Maddî ve manevî zenginliklerle süslüyor Nisan ayı ömrümüzü.

Nebiler Nebisi Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav) Efendimizin milâdî takvime göre doğumunu, kandilleri ağırlıyoruz bu ay içinde, Rabbin rahmetinden, mağfiretinden medet umarak…

Yarın gece Berat Kandilinde umutla, duaya açılacak ellerimiz.

Nedamet gözyaşlarıyla ıslanan secdelerimizde, gönüllerimizin ve ömürlerimizin mağfiret ışığı ile aydınlanmasını dileyeceğiz.

Olanca ihtişamıyla gelen fasl-ı bahâra bir dem kapatıp gözlerimizi, içimizdeki tevbe kokulu baharlarda nefes alacağız.

Makbûl olmasını dileyerek ettiğimiz dualarla güneşi kalbimizde doğuracağız!

Sonra gözlerimizi açıp yeniden dirilişin muştusu olan dışımızdaki baharı soluyacağız.

Nisan yağmurları yağdıkça, ıslanmaktan imtina etmeyenler rahmetle ıslanacak.

Bir katre düşsün dileyeceğiz dudaklarımıza. Besmele ile içeceğiz o billur damlayı ve incileri hanımlar boyunlarından, beyler sözlerinden kalplerine indirecek.

Çocuklar henüz masumiyetin o muhteşem tahtında inci dişleriyle gülümseyecek.

Bir rivayete göre, nisan yağmurundan bir damla midyenin dudağına düşerse inci, yılanın dudağına düşerse zehir olurmuş; biz incilere talip olacağız…

Taze adımlar atacağız, tazelenmiş toprağa basarak… Yine değil, yenidenlerle “besmele” çekip çalışacağız, yaşayacağız, yardımlaşacağız, yanyana ihlasla durmayı ibadetten sayarak…

Said Nursi’nin “Evet, bütün yeryüzünü bir sofra-i nimet eden ve bahar mevsimini bir çiçek destesi yapan ve o sofranın yanına koyan ve üstüne serpen bir Cevâd-ı Kerîmin misafirine, fakr ve ihtiyaç nasıl elîm ve ağır olabilir?” sorusuna nefsimizi sigaya çekip hakiki bir iman ile “Asla ağır olmaz!” cevabını verecek her birimiz kendi köşesinde, kendi lisân-ı hâliyle… Şükrümüzü edâ edeceğiz inşallah!

Muştulu vakitlerden kandiller devşireceğiz ömrümüze ve gönlümüze… Ah ne de çok muhtacız manevi kandillerin ışığı ile aydınlanmaya…

Arınmaya ve aydınlanmaya kalbimizin en tenha, en ücra köşesinden başlamaya niyet edeceğiz.

Kim bilir nerede, ve kimlerin başı tevbelere teşne varacak secdelere.

Ümmetin birliği ve dirliği için kim bilir kaç kalp niyet edecek: “Ümmet için, üzerime düşeni yapmayı nasip buyur Ya Rabb!” diyecek.

Mü’minleri ağırlayan secde hükmündeki arzdan, aynı anda milyonlarca Müslümanın duası yükselecek arşa… Sabahlar olmadan, “Velleyli iza seca” ayetiyle güneş kalplerimizde doğacak.

Nisan yağmurları ve gözlerimizdeki ihlaslı yaşlarla bir diriliş menkıbesi yazılacak Levh-i Mahvuza…

Böylece doğacak kainatın güneşi İslam coğrafyalarına, şavkı dünyayı saracak… İnşaallah!

Yeter ki, vahy edilen ve kainata nakşedilen ayetleri okumak nasibimiz olsun da ömrümüz ve gönlümüz kandilsiz kalmasın.

Berat kandilimizi kutluyor, makbul dualar diliyorum efendim.