Sınırlarını zorlayan insan zafer sarhoşluğu içinde isyan ediyordu… Ve bir gün elle tutulamayan gözle görülmeyen bir yaratık çıkageldi dünyaya. Nasıl geldiğine, kimler tarafından getirildiğine dair tartışmalar hala bitmiş değil. Kimileri laboratuarda üretildiğini, kimileri evrim sonucu oluştuğunu, kimleri yarasadan, kimileri domuzdan peydahlandığını iddia ediyor. Neye bağlarsak bağlayalım Mevla bize bir imtihan vesilesi gönderdi. Korona virüs görevini yapıyor ve ne zaman nerede duracağına da kendisi karar verecek. Her gün üzerinde kafa yoran bilim adamlarına, nutuklar atan siyasetçilere sormadan bildiği yoldan ilerliyor.
Daha önce de benzer vakalarla insanlık yoklanmış ama işin acısı geçince unutulmuştu her şey. Konuyu sıcak tutanlara, meseleye kafa yoranlara komplocular gözüyle bakılıyordu. Çok da yadırgamamak gerek neredeyse bugünü anlatan filmleri, kitapları onlarca yıl önceden hazırlamak kehanet midir? Yoksa adamların bir bildiği var da biz mi bilmiyoruz. Sonuçta acı olan bir gerçekle karşı karşıyayız.
Şimdi bir taraftan tedbir alıp sebeplere yapışırken diğer taraftan gidişatımızı gözden geçirmenin zamanıdır. Küçük hesapları bir kenara bırakıp el ele verme, birbirine destek olma vakti gelmiştir. Gel ki kalbi kararmış felaket tellallarını virüste yola getiremez. Kıyametin koptuğunu görseler hala bir şeyleri tersinden okuma alışkanlığına devam ederler. Bu felaket tellallarını her yerde görebilirsiniz. Bu adamları sakın bir sınıfta, bir tarafta aramayın onlar her yerdeler.
Her şeyin durduğu bu günlerde insanın ihtiyacı olan nedir sorusunu da sorma vaktidir. İktisadı yeniden tanımlamak öncelikleri yeniden belirlemek gerekir. Nasıl ihtiyacımız olmayan şeyler için yarış atına çevrildiğimizi idrak edelim artık. Can derdine düştüğümüz bu zor günlerde sağlıklı, aklıselimle değerlendirmeler yapabilir miyiz ondan da şüpheliyim. İnsanca yaşamanın kalite ölçüsü nedir acaba? Evler, arabalar, eşyalar, makamlar ve mevkiler bütün bunların hangisi ne kadar ihtiyaçtır ve de haceti asliyedir. Bu imkânlar olanlarda hepsinden çok çok, olmayanlar da hiç yok. Çok olanlar çokluktan muzdarip ve huzursuz, olmayanlar yokluktan perişan ve huzursuz. Bulamaz mıyız bunun ortasını; her şeyin makul ve ortası insana kâfi gelmez mi?
Virüse karşı tedbirleri her akşam televizyonlarda saatlerce anlatıyor işin uzmanları ve de çok faydalı oluyor. Biz de bu sayede ne kadar kaliteli doktorlarımız, hekimlerimiz varmış öğrenmiş olduk. Bu medya normal zamanlarda bu iyi adamları zaman zaman ekrana çıkarıp bizi bilgilendirseydi ya. Doğru şeyler duymak için illa depremi, salgını, virüsü mü bekleyelim. Ancak onun da tadını kaçırmaya başladık. Tıbbı tabirle dozajı kaçırınca toplumun psikolojisi bozuluyor, buna da dikkat edelim.
Virüs şu andaki hızıyla devam ederse bir numaralı gündem gıda olacak gibi görünüyor. Bahar ayları gıda için çok kıymetli günler, her şeye rağmen gıda üretimini sağlama almak gerekir.
Sen tedbirini al, takdir Mevla’dan.