Aslında hazzettiğim bir renk değildir gri. Ne beyazdır ne de siyah. Biraz kafa karışıklığını ifade eder gri, arada kalmışlığı, biraz da kararsızlığı. Kurşuni derlerdi eskiden. Kurşunu hatırlatması bakımından da müspet bir yansıması olmazdı renk dünyama.

Ama gri bir geçişkenlik rengidir siyahtan beyaza, beyazdan siyaha. Gri olmasaydı siyah hep siyah, beyaz da hep beyaz kalmaya mahkûm olacaktı. Aslında grilik bir dönüşümü, değişimi, tekâmülü de temsil eder. Sınıfları ortadan kaldırır. Sınıf duvarlarını yıkar gri. Mesafeleri yakınlaştırır, farklılıkları buluşturur, kavuşturur, tuğlaları birbirine bağlar. Boşuna değildir çimentonun griliği.

Gri bir arada yaşama kültürüdür. Bu yönüyle gri sosyal anlamda çok daha önemli ve hayatidir. Etnik, mezhepsel ve ideolojik farklılıkları bir arada tutan aslında gri zon diğer bir deyişle de gri zemindir. Bir ülkenin tüm farklılıklarıyla bir arada barış ve huzur içinde yaşayabilme düzeyi ve gücü o ülkenin gri zon gücü ve zenginliği ile orantılıdır. Gri zemini ortadan kalkmış sosyal katmanlar çimentosuz bir yapının ve tuğlaların en ufak sarsıntıda yerle bir olması gibi dağılır ve çökerler.

Türkiye etnik, ideolojik ve mezhepsel anlamda zenginliklere sahip bir ülkedir. Bu farklılıklar iyi yönetilebildiği ölçüde bir zenginlik ve güçtür. Yönetilemediği ölçüde ise bir risk, kırılganlık ve çatışma kaynağıdır. Farklılıklar eğer bir gri zemin üzerinde bir araya gelemiyor ise bu durum dış ve düşman güçlere ülkenin içişlerine müdahale yoluyla istikrarsızlaştırma yani uluslararası ilişkiler literatüründe subversion imkânı sunar.

Yakın zamanda birçok tehdit ve meydan okumayla sınanan Türkiye’nin önündeki en önemli risklerden biri gri zonun ortadan kalkma riskidir. Bu, biraz da atmosferimizde koruyucu bir tabaka olan ozon tabakasının ortadan kalkması ile yerkürede oluşması muhtemel yıkımlar gibi hayati bir senaryodur.

Hem kitle hem de bir iktidar partisi olan AK Parti, diğer siyasi partilerle kıyaslandığında Türk siyaset arenasında siyasi söylemleri toplumun tüm kılcallarına kadar akabilme ve aksi seda bulma genetiği olan tek partidir. AK Parti’nin sosyal ve siyasal zemini asla yüzde ellilerle sınırlı değildir. Gri zonlarını artırıp, genişletecek ve güçlendirecek bir AK Parti’nin siyasal zonu yüzde yetmişlere kadar rahatlıkla genişleyebilir. Hem kendi siyasal zonunu güçlendirip genişletmek adına hem de Türkiye’nin içeride ve nüfuz coğrafyalarında karşı karşıya kalabileceği postmodern sosyal ve siyasi meydan okuma risklerini minimize etmek adına AK Parti’nin gri zonlarını güçlendirmesi ve genişletmesi gerekiyor.

2016 yılında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi referandum çalışmaları için Diyarbakır, Siirt, Mardin ve Şanlıurfa’da çalışma imkânı bulmuştum. Hendek operasyonlarıyla teröre karşı ortaya konulan ciddi kararlılık, çözüm sürecinin PKK zeminine kaydırdığı Güneydoğu halkı ile birlikte enfekte olmuş ancak terörden usanmış ciddi bir Kürt kitleyi tekrar gri bir zemine taşımıştı. Ve bu kitle Güneydoğu’da sağlanacak kalıcı bir güvenlikle beraber gri zeminden beyaz zemine taşınmak için can atıyordu.

Konjonktür bir yandan Türkiye’ye küresel ve bölgesel kültür coğrafyaları için tarihsel bir davet ve fırsat sunarken bir yandan da AK Parti yeryüzünde sömürü ve kaba kuvvet medeniyeti yerine merhamet ve paylaşım merkezli yeni bir yüzyıl inşa etme niyetini güçlü bir şekilde her zeminde haykırıyor. Güçlendirilip genişletilmiş gri zonlar tam da bu süreçler için elzem ve hayatidir.

AK Parti, hem kendi siyasi zonunu gerçek potansiyel sınırlarına taşımak, hem Türkiye’nin ilerleyen süreçlerde dış kaynaklı sosyal ve toplumsal meydan okumaları boşa çıkarmak hem de küresel kültür coğrafyalarında muhtemel riskleri minimize edip hayallerine yürümek adına güçlü ve yönetilebilir gri zonlara ihtiyaç duyacaktır.