Bize ne başkalarının kavgasından demeyiz. Başkalarının kavgası çeker bizi elbet ve kavgaya hazırızdır, ta ilk kan döküldüğü günden beri. Arınç ve Gökçek kavgaya başladı ya şimdi kimileri ellerini ovuşturacak, kimileri umutlanacak, kimileri oh oldu birbirlerini yesinler diyecek, kimileri sevinecek, kimileri üzülecek, kimileri melankoli denizine yelken açacak, kimileri, kimileri saf tutacak, kimileri safa yatacak, kimileri hesap yapacak, kimileri ise yapılan hesaplarda bir yekûn tutmaya çalışacak. Elbet herkes zihniyetine ve tıynetine uygun davranacak. Peki, biz ne yapacağız? Yangına körükle mi gideceğiz, ortalık yatışana dek köşemize mi çekileceğiz? İşin sonunu bir görelim mi diyeceğiz? Hadi bizi geçtim davulu boynunda taşıyanlar ne edecek? Bu kavgaya bu çatışmaya nereden müdahale edecek?
Modern yönetim kuramı çatışmaları kaçınılmaz görür. Kaçınılmaz gördüğü için de çatışmayı görmezden gelme, çatışmadan kaçma, çatışmayı yok sayma tutumları yerine çatışmayı yönetmeyi esas alır. Bu yaklaşıma göre çatışma ortaya çıktığında kaynağı sorgulanır, kök sebebi tespit edildikten sonra çözüm yöntemlerinden biri tercih edilerek sorun çözülür. Çatışmaların temel kaynakları ise şunlardır: Amaç ve değer farklılıkları, örgütün büyüklüğü, örgüt hiyerarşik yapısı, kaynakların yetersizliği, iletişim sistemi ve sorunları, uzmanlaşma vb. Yine kuramcılara göre; çatışmalar belli ölçüde faydalı durumlardır. Çatışmalar sayesinde örgüt dinamizmi arttırılabilir, yeni fikir ve sentezlere ulaşılabilir. Dahası budanan uç dallar sonucu çok daha diri, çok daha verimli bir bahara merhaba denilebilir. Öte yandan çatışmalar, analizi yapıldıktan sonra hemen çözüm safhasına geçilmezse derinleşip kök salabilir, örgüt içinde birlik ve dirlik zarar görebilir. Çatışmalar örgütü çöküşe doğru sürükleyebilir.
Çatışmaların çözümü için uzlaştırma, müzakere etme, hakeme başvurma, kaynakları arttırma, örgüt mimarisini değiştirme, yumuşatma, güç kullanma gibi yöntemler olsa da benim en çok sevdiğim üst amaçlar belirleme ve örgütü bu üst amaçlara inandırarak, ikna ederek hamle yaptırmaktır. Bunu yapacak kişi kuşkusuz ki, liderlik yeteneği, kişisel karizması, örgütleme becerisi ve kitleler üzerindeki etkisi olacak bir liderdir. Bugün AK Parti için, altı iyi doldurulacak bir “Yeni Türkiye” söylemi, büyük bir millet olma iddiası taşıyan “Dünya 5’ten Büyüktür” çıkışı, sağlam bir 2023 vizyonu oldukça yeterli argümanlardır. Türkiye’nin bu kırılma safhasında büyük bir millet, güçlü bir devlet olma atılım ve fırsatı kısır tartışmalara heba edilemez/edilmemelidir. Böyle büyük bir atılım için gönlümüzü akıtacağımız, heyecanla mücadele edeceğimiz “üst amaçlar” için doğru kadrolar vazgeçilmez olacaktır. Recep Tayyip Erdoğan büyük bir lider olarak bugüne dek onlarca vesayet kurumuyla dolu güç odaklarıyla mücadele ederek bugünlere geldi. Bence bu son safhadaki gerçek ve büyük mücadele, taktiksel nedenlerle AK Parti içinde yer almasına göz yumulmuş kişi ve eğilimler olmalıdır. Siyaseti mülkü gibi gören, güçlü olmayı haklı olmak kabul eden, emanet değil de mülkiyet iddiasında olan kişi ve temsiliyetler adaylık sürecinde budanmalı ve toplumla sahih bağlar kurabilme kabiliyetine sahip dinamik unsurlar oyuna dâhil edilmelidir. 500 milyar dolar ihracat hedefi olan Türkiye, içine değil dışarıyı yönlendirebilen Türkiye olacaktır.