Geçen haftaki yazımda kısa adı EFSA olan Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin AB’deki gıda kaynaklı hastalık etkenleriyle ilgili raporundan bahsetmiştim.
Raporda AB ülkeleri ve zoonoz (hayvandan insana geçen hastalıklar) etkenler bazında tek tek yılda kaç kişinin hastalandığı, kaç kişinin hayatını kaybettiği, enfeksiyonlara sıklıkla neden olan gıdalar, vakalardan kaçının seyahat ile ilişkili olduğu ve hangi ülkelerden kaynaklandığı detaylarıyla kamuoyuna açıklanmıştı.
Raporda dikkati çeken konulardan birisi, halk sağlığı kurumlarının konuya hâkimiyeti, gıda kaynaklı enfeksiyonlara ilişkin verilerin detayı ve bilgilerin paylaşımındaki şeffaflıktı.
İnsan ister istemez ülkemizdeki durum ile kıyaslamaktan kendini alamıyor. Bu noktada yurt genelinde zoonozların neden olduğu halk sağlığı sorunlarının boyutuna baktığımızda, verilerin çok sınırlı olduğunu görüyoruz. Mesela yılda kaç kişinin gıda kaynaklı bir enfeksiyona yakalandığı, hastalığa hangi etkenlerin neden olduğu ve zehirlenmelere neden olan gıdaların ne olduğunu bilemiyoruz.
EFSA’nın raporunda dikkati çeken bir diğer konu ise, AB vatandaşlarında görülen seyahate ilişkin gıda kaynaklı zehirlenmelerin önemli bir bölümünün Türkiye’ye yapılan ziyaretler ile ilişkilendirilmiş olmasıydı.
Ülkemize yönelik yapılan bu değerlendirme gerçeği yansıtıyor mu?
Hâlbuki günümüzde bir mikroorganizmanın genetik olarak tanımlanması mümkün. Bu teknoloji, iki bakterinin genetik yakınlığını belirlememize imkân sağlıyor. Yani bizim veri bankamızdaki gıda patojenlerinin DNA’sının, raporda bahsi geçen, ülkemize yaptıkları seyahat sonrasında zehirlendikleri ifade edilen kişilerden izole edilen bakterilerin DNA’sı ile karşılaştırılması ve ilişkili olup olmadığının belirlenmesi mümkün. Ancak bunun için halk sağlığı ile ilgili kurumlar arası iş birliğinin ve Tek Sağlık kavramının hayata geçirilmesi gerekiyor.
Türkiye’de 2011 yılında Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı (güncel adı ile Tarım ve Orman Bakanlığı) tarafından “Zoonozlar ve Zoonotik Etkenler, İlgili Antimikrobiyal Direnç ve Gıda Kaynaklı Salgınların İzlenmesi Yönetmeliği” çıkartıldı. Bu yönetmelik kapsamında izlemede yer alacak zoonozlar ve zoonotik etkenler belirlendi. Yönetmeliğe göre, izlenmesi gereken sekiz zoonoz etkenden sadece Salmonella izleme programı kanatlı üretiminde gerçekleştirildi. Bu izleme programı sayesinde bugün ülkemizde kanatlı hayvan yetiştiriciliğinde, kanatlı etlerinde ve yumurtacılık sektöründe Salmonella varlığının durumunu ve sirküle olan serotipleri biliyoruz.
Peki, 2011 yılında yürürlüğe giren yönetmelikte “Yönetmeliğin ekinde yer alan hastalıkların izlenmesine 2016’ya kadar başlanır.” ifadesi yer alıyor olmasına rağmen diğer yedi zoonozun izlenmesi için ne bekliyoruz…