Suudi Arabistan, bazı ülkelere gitmek isteyen vatandaşlarına pandemiyle mücadele gerekçesiyle önceden izin almaları koşulu getirdi.
İsim verilerek izinsiz gidilmemesi uyarısında bulunulan ülkeler şunlar:
Libya, Suriye, Lübnan, Yemen, İran, Türkiye, Ermenistan, Somali, Demokratik Kongo, Afganistan, Belarus ve Venezuela.
Suudi Arabistan İçişleri Bakanlığı tarafından yayınlanan bildiride, hâlihazırda bu ülkelerde olan Suudi Arabistan vatandaşlarından da acilen büyükelçiliklere ve konsolosluklara başvurarak isimlerini tescil ettirmeleri talep ediliyor.
Bu bildiri her ne kadar “pandemiyle mücadele” kılıfına sokulsa da amacın Suudi Arabistan vatandaşlarının Türkiye’yi ziyaret etmelerini engelleme olduğu söylenebilir.
Çünkü Suudi Arabistan vatandaşlarının ismi verilen ülkeler içinde en çok gittikleri ülke Türkiye.
Şöyle düşünün:
Suudi Arabistan vatandaşı Türkiye’de birkaç gün tatil yapmak isteyecek ve izin almak için İçişleri Bakanlığı’na başvuracak.
Orada kendisine “Niye gidiyorsun?” diye sorulacak ve tatile gittiğini söylese kendisine muhtemelen “hain” gözüyle bakılacak.
Bu şekilde fişlenmek istenmeyenler de Türkiye’de tatil yapma düşüncesinden vazgeçecek.
Tabii bir de izin başvurusunun kabul edilmeme ihtimali var.
Yani bir tür “örtülü seyahat yasağı” söz konusu.
Türkiye’nin terör ve iç savaşın hâkim olduğu ülkelerle aynı kategoriye sokulması ve sağlık sisteminin pandemiyle mücadelede yetersiz olduğu mesajı verilmesi de cabası.
Riyad’dan son dönemde Ankara’yla ilişkilerin normalleşebileceği yönünde işaretler gelmişti.
Ne oldu da Türkiye “gitmeden önce izin alınması gereken ülkeler” kategorisine sokuldu?
Bu sorunun cevabı şu:
Ya tüm o açıklamalar gayriciddiydi ya da Riyad nabız yokladı fakat Ankara’dan istediği cevabı alamadı.
Benzer bir durum Abu Dhabi’den gelen açıklamalar için de geçerli.
Bir yandan Türkiye’yle sorun yaşamak istemediklerini ve iki ülke arasındaki ilişkilerin normalleşmesini arzu ettiklerini söylüyorlar.
Diğer yandan da Akdeniz’le hiç ilişkileri yokken Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile Türkiye’ye karşı cephe oluşturmaya çalışıyorlar.
Bu arada bir de ilişkileri normalleştirmek için Türkiye’ye kendilerince “Arap ülkelerinin iç işlerine karışma”, “Müslüman Kardeşler’i desteklemeyi bırak” ve benzeri akıllara ziyan şartlar ileri sürüyorlar.
Oysa ilişkilerin kötüleşmesinin müsebbibi Türkiye değil, onlar.
Normalleşmeye de kendilerinin daha çok ihtiyacı var.
İsrail medyası, ABD’deki Yahudi lobisinin Biden’ın Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Mısır gibi ülkelere insan hakları konusunda fazla baskı yapmaması için kulis yapmaya başladığını bildiriyor.
Fakat Netanyahu’nun Muhammed bin Selman’ı ve Muhammed bin Zayed’i ne kadar koruyabileceği meçhul.
Ayrıca kendi aralarında da anlaşmazlıklar yaşıyor, kasıtlı ya da kasıtsız birbirlerinin kuyusunu kazıyorlar.
İngiliz Financial Times gazetesi, Suudi Arabistan Veliaht Prensi’nin Google, Siemens ve benzeri şirketlere Dubai’deki ofislerini Riyad’a taşımalarını teklif edeceğini ve 50 yıl vergiden muaf olma garantisi vereceğini yazdı.
Muhammed bin Selman’ın bu girişiminin başarıya ulaşması halinde Türkiye’nin değil BAE’nin zarar göreceği kesin.