Kimdir bizi men’ eyleyecek bâğ-ı cinândan
Mevrûs-i pederdir gireriz hâne bizimdir
-Nâbî-
Cânım kâri, miras dediğin sadece mal mülk, para, ev, iş ve sair meta mıdır sence? Yani insanın babasından, dedesinden, atasından miras aldığını illa paraya çevirebiliyor olması mı gerekir? Daha sarih söyleyeyim miras illa da cepte taşınabilir mi olmalıdır? Daha başka, daha farklı ve daha kıymetli şeyler yok mudur atadan, dededen, babadan tevarüs eden? Cevabını bilmediğim bir soru değil bu aslında ama her birimiz “olur mu öyle şey! Paradan daha kıymetli şeyler de var” deyip yine de hesap etmiyor değil insanlar. Öyle değil mi?
Farkındaysan bir muhabbet açmaya çalışıyorum. Ve cevap vermeni istiyorum aslında. Duymadığımı ben de biliyorum. Verdiğin cevapları inan ki işitmek isterim ben de ama ah ki şu mesafeler. Lakin sen yine de açmaya gayret ettiğim bu muhabbeti sessiz kalarak muğlâk bir hale sokma. En azından kendi kendine de olsa cevapla. Ki maksadım hâsıl olsun. Mesela düşün dediklerimi; miras denen şey sadece mal mıdır mülk müdür, para mıdır altın mıdır? Mesela babandan sana ne kaldı tereke manasında? Ya da ne kalsın isterdin?
Ölen ölüyor ve yanında bir şey götüremiyor dendiğine de inanmıyorum ben. Kefenin cebi yok kabul ediyorum lakin gidenin bomboş gittiğine kimse inandıramaz beni. Ha elbette koskoca ömrünü tüketip de Anadolu tabiriyle “el elde, baş başta” yani geldiği gibi hatta geldiğinden daha gerileyip de belki de eksi bakiyeyle dönenler de yok değil. Ama ben bu dünyadan bir şeylerin götürüldüğünü savunanlardanım. Yani sanki isimlerimiz bir mezar taşına yazılmak için konmuş gibi geliyor bana, doğru. Ve ömür dediğimiz de bir çizgi, mezar taşının üzerinde doğumla ölüm tarihleri arasına konan. Kabul ediyorum ama her çizgi aynı çizgi değil her ölenin ölü olmadığı gibi.
Ama bazılarının dediği gibi gen diye bir şey de var, gen haritasını bile çiziyor, nereden ne geldiğini, adamın nereye gideceğini, nasıl gideceğini, kim olabileceğini falan söylüyorlar. DNA, kromozom, genom vesaire ıstılahi kavramlarla anlatıyorlar. Ama ben bu Frenk tabirlerinden çok da hoşlanmıyorum. Gen falan demek bana gelmiyor. Apaçık fıtrattan bahsediyorlar. Ama söyleyemiyorlar.
Namık Kemal, hakikati söylemişti “Fıtrat değişir sanma, bu kan yine o kandır” derken. Keşke ben söylemiş olsaydım diye hayıflandığımı ve hafiften de kıskandığımı söylemesem olmaz. Lakin ben de şöyle söylüyorum onun bu cümlesine ilaveten “ve bu milletin yiğitler doğurmak diye bir huyu vardır” –Onun yazdığı kadar olmasa da fena sayılmaz bence- Hakikat şu tarafında ki, biz ecdadımızdan, atamızdan miras diye sadece bir devlet almadık. Bir mefkûre, bir gaye ve bir dava kaldı onlardan bize. Adamlık kaldı, merhamet kaldı, insanlık kaldı. Aramızda safkan olmayanlar da olacak ki bazı defolarımız da yok değil ama yine de bu kan o kandır. Miras ne midir? Miras tam da budur. Ve herkese nasip olmaz, kıymet bilmek gerekir.
…
Ha bir de yukarıya aldığım beytin manası var… Şu manaya geliyor “Kimdir bizi cennet bağlarından men eden? Ata mirasıdır gireriz hane bizimdir” Aslında bu beyti yazmamın sebebi biraz daha başka. Bana da miras kalmış bir şey var elbette. Çok para etmez belki ama kıymeti tartmakla da bitmez. Miras kaldı ama bende değil. Aslında çok dert de değil. Kimde mi? Ben de bilmiyorum. Neyse… Geçelim. Yine bayram yaklaştı ve yine hatırımda dedem, hep o yüzden işte bunlar.
Sadece şu var:
Kimdir bizi men edecek…
Mevrûs-i pederdir, bizimdir…