Ne yapacağı kestirilemeyen sıra dışı bir politikacı izlenimi veren Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesiyle birlikte herkeste yeni yönetimden olabildiğince yararlanma telaşı ve dolayısıyla Trump’ın gözüne girme çabası var.
Parası olan yüz milyarlık silah satışı anlaşmalarıyla ABD Başkanı’nın gönlünü kazanmaya çalışıyor.
Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas da Trump’ı etkilemek isteyen liderlerden.
Fakat Kral Selman gibi verecek milyarları yok.
Bu nedenle ABD Başkanı’nın dikkatini çekebilmek için Hamas’a ve Gazze Şeridi’ne baskı yapıyor.
Bir de Trump’a tarihe geçebileceğini söylüyor ve “Filistin ve İsrail arasında barış sizin döneminizde sağlanabilir” diyor.
Bunun gerçekleşebilmesi için Filistin topraklarından İsrail lehine daha çok taviz vermeye hazır olduğunu bildiriyor.
Abbas için sorun şu ki, ne kadar taviz verirse versin, İsrail bağımsız bir Filistin devleti istemiyor ve iki devletli çözüme inanmıyor.
Ayrıca “Netanyahu’dan daha çok İsrailci” davranan Trump’ı İsrail’in istemediği bir şeye ikna etmesi mümkün görünmüyor.
Nitekim ABD Başkanı’nın Ramallah’taki görüşmede Abbas’a bağırdığı ve Filistin Devlet Başkanı’nı sahtekârlıkla suçladığı öne sürülüyor.
Toplantıya katılan Amerikalı bir yetkilinin iddiasına göre Trump Abbas’a, “Washington’daki görüşmemizde bana barıştan söz ettin. Fakat İsrailliler bana bizzat senin nasıl şiddete teşvik ettiğini gösterdi” demiş.
Obama’nın başkanlık döneminde gerçekleştirmek istediği hedef İran’ın nükleer faaliyetleri konusunda Tahran ile anlaşma sağlamaktı.
Trump’ın hedefinin ise Arap ülkelerinin ve özellikle de Körfez ülkelerinin İsrail’le diplomatik ilişkiler kurmasını sağlamak olduğu anlaşılıyor.
İsrail’in hayali de bu yönde.
Netanyahu, Trump’ı karşılarken “Riyad’dan buraya geldiniz. Umarım bir gün İsrail başbakanı da Tel Aviv’den Riyad’a gider” dedi.
Mısır ve Ürdün dışındaki Arap ülkeleri ile İsrail arasında ilişkilerin tamamen normalleştirilmesi için Filistin sorununun çözülmesi gerekiyor.
İsrail’in adil bir çözüme hiçbir zaman yanaşmayacağı ve Trump’ın tavrı göz önüne alındığında bunun bir “Filistin davasını tasfiye” projesi olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Abbas ve birkaç istisna dışında Arap ülkeleri böyle bir çözüme çoktan razı.
Fakat bu projenin hayata geçirilmesinin önünde bazı engeller var.
Bu engellerin başında da Gazze Şeridi’nin Hamas’ın kontrolünde olması geliyor.
Dolayısıyla oradaki direnişe bir şekilde son verilmesi gerekiyor.
İsrail savaşla dahi bunu başaramadı.
Abbas ise Gazze’nin kontrolünü yeniden eline alırsa Batı Yaka’da olduğu gibi Gazze Şeridi’nde de direniş gruplarını sindirebileceğine inanıyor.
Görülmemiş yaptırımlardan bahsetmesinin nedeni bu.
Gazze Şeridi şu an yıllardır devam eden ablukanın yol açtığı krizlerle boğuşuyor.
Abbas’ın amacı ablukayı daha da ağırlaştırıp bölgeyi yaşanmaz hale getirmek.
Gazze memurlarının maaşlarında yüzde 30 ila 50 arasında kesinti yapılması, Ramallah ve El-Halil’deki depolarda ilaç dolu olmasına rağmen Gazze’ye ilaç gönderilmemesi hep bu yönde atılmış adımlar.
İsrail, geçenlerde Filistin Yönetimi’nin talebi doğrultusunda Gazze Şeridi’ne verilen elektriğin iki hafta içinde azaltılacağını açıkladı.
Yani zaten uzun saatler elektrik kesintisi yapılan Gazze Şeridi’nde elektrik krizi Ramazan’ın ortasında ve yazın en sıcak günlerinde daha da büyüyecek.
Bir yandan boğazı sıkılan Gazze’nin boyun eğmesi istenirken diğer yandan da Filistin halkının nefes almasını ve ayakta kalabilmesini sağlayan yardımlar engellenmeye çalışılıyor.
Gazze’ye dışarıdan el uzatılmamasını istiyorlar.
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin son günlerde Katar’ı hedef tahtasına oturtmasının bir nedeni de bu…