Her bildiğimizin ve her duyduğumuzun doğru olduğuna inanmak, bizi hakikate kapalı tutan çok önemli bir perdedir. İnsanoğlu olarak aceleciyiz ve hemen sonuç almaya yönelik hareket edebiliyoruz. Bize yakın olduğunu düşündüğümüz görüşleri benimseme eğilimindeyiz.
Fakat bilgeliğin sabır taşında zaman öğütüldükçe kimi zaman görürüz ki, yanılmışız. Oysa o fikir, hararetle savunulmadan önce demlenmeli. Tefekkür ile idrak süzgecinden geçirdiğimiz ve başka görüşlerle mukayese ettiğimiz fikirler, dualarımızın açtığı yolda bize gerçek rengini gösterecektir.
O dualarımız ki bize yol açar, zihnimize siparişler verir ve daha niyet halindeyken Rahman’a (c.c) ulaşır. “Ya Rabbi, (c.c) Sen bana hakkın ve hakikatin kapılarını aç. Yanılma riskimin her zaman en yüksek olduğu şu kısa ömrümde, Sana yönelten fikirlere ev sahibi olmak isterim.
Ayıklamalarımı edeple harmanlanmış ve şuurla çerçevelemiş bir yapılanma ile nasip et. Söylerken de savunurken de, haddini bilenlerden eyle.
Sana edeple yaklaşmamı sağlayan ilim ve hikmeti nasip etki, bana ulaşan her şey bu edepten nasibini alsın. Aceleci davranarak, demlenmemiş ve kıvamını bulmamış fikir ve tutumlarla konuşmaktan ve davranmaktan Sana sığınırım. Taşıdığım fikirlerin bende oluşturacağı duruş, Senin bende görmek istediğin duruş olsun.
Karşımdakinin fikri bana uygun olmasa da, o fikrin sahibine saygıyla muamele etmek benim kalıcı tutumum olsun. Bilgilenmek, öğrenmek ve hayat boyu değişme zarureti içinde olduğumu anlamak; hep yeni kalmak için ihtiyacımdır. Bunu benim nasibim kıl Ya İlâhi.
Fiili dua olmadan kavli dua, tek kanatlı kuş gibidir.
Hayatımın istikamet üzere olabilmesi için sağlam fikirlere, sağlam inanca ve sağlam adımlara ihtiyacımı sana arz ediyorum.
Fikirlerimin sağlamlığını, ilmin derinliğindeki ahlak çıkarımı ile destekle. Senin gücün her şeye yeter.