Gâvurun alıştığı bir iş vardı. Basıyordu parayı, satın alıyordu adamlarını işini görüyordu. “Yurtseverim ben” diyen solcusunun eline silah veriyordu. Solcu yurt aşkına katliam yapıyor, adım adım devrime yaklaşırken emperyalizm tezgâhını çeviriyordu. İçlerinde buna inanan varmış, para için yapmamışlarmış… Satılık zelil değil de, bedavaya kendini kullandıran gafil yani… Ne önemi var ki… Teraziye koysan ikisinin de yaptığı şey aynı.
Aynı şekilde “Vatanseverim” diyen başka bir grubu da, basıyordu parayı satın alıp kullanıyordu. Satın alınanı da aptal olduğu için bedavaya çalışanı da vardı… İkisi de aynıydı. Pilavoğlu’nun eline veriyordu baltayı. Pilavoğlu ve adamları, Mustafa Kemal büstlerini kırıyorlardı ertesi gün 5816 Sayılı Mustafa Kemal’i Koruma Kanunu çıkıyordu ve darağaçları kurup canı istediklerini asıyorlardı. Başbakan dahil…
Kulak çekmeler, ayar vermeler, tehdit etmeler ve yetmezse askeri darbelerle koca Türkiye, tekerleğin içinde dönen fare gibi devriliyordu. Bu yetmedi gâvura… Bir adım daha ileri götürmek istediler. Ailesi ile bağları kopmuş, milletiyle bağları kopmuş, kibirli aidiyetsiz bir nesil ihtiyacı vardı. Burada Fetullah Gülen’in altın nesli girdi devreye! Fetullah Gülen’i anasından, babasından çok seven, kendine “Dünya yurttaşı” deyip Türkiye’yi ayrıntı kabul eden kiralık bir nesil imal ettiler. Yüz binlerce kiralık cehennem köpeği doğrudan gâvurun sömürü öncüleri olarak çalışacaktı. Çalıştılar da… Her şey çok iyi olacaktı. Fetullah Gülen’in peşindeki kiralık köpekler Türkiye’nin her kurumunu, her yerini işgal edeceklerdi ve altın nesil, memleketi altın tepside gâvura ikram edecekti. Gâvur çok bel bağladı bunlara. Çok sevdi bunları ve çok para harcadı. Sonra bütün planlar bozuldu, hayaller suya düştü. Gâvurun köpekliğini yapan bu aidiyetsizler kurdukları tuzaklarda ziyan oldular. Şimdi 16 Nisan günü sandıktan çıkacak bir “Evet” sonucu, sadece Türkiye’nin hem hükümet sisteminin değişmesi olmayacak; gâvura Türkiye’nin ne anlama geldiğini bir daha hatırlatan milli bir birlik gösterisi de olacak. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçmemiz, “Kendi kararımızı kendimiz veririz ve sizin düşüncelerinizin hiçbir önemi yok” diyerek meydan okuma olacaktır. Biz “Evet” dersek, “Fetullah Gülen’iniz, Bağdadi’niz, Öcalan’ınız, Perinçek’iniz artık işe yaramıyor” demiş olacağız ve hepsi işe yaramayan pahalı ajanlar olarak ölecekler. “Hayır” dersek “Bu adamlarınız işe yarıyor devam edin” demiş olacağız…