Sosyoloji ve dahi psikolojinin bile sahip olduğu kuramların açıklamada yetersiz kaldığı gelişmeler yaşıyoruz. Özellikle son 14 yıldır.
Sahip olduğu dünya görüşünü her ne pahasına olursa olsun savunmaktan çekinmeyen bireylerin entelektüelsizlikle suçlanıp tasfiye olmalarına karşılık savunduğunu varsaydığı dünya görüşünü savunmaktan bile aciz olanların köşe başlarını tuttuğu bir dönem yaşıyoruz.
Zoraki Erdoğan sever görünenlerin bir şekilde asıl gayelerini dışa vurmasının yanında dışa vuramayacak kadar sinsi olanlarında varlığını gösteriyor. Cumhurbaşkanlığı uçağına binip külliyedeki bazı zatlar tarafından el üstünde tutulan bazı isimlerin aile fotoğraflarında gülerek yer alması sonrasında, ben onlardan değilim demesini toplum içinde izah eden bazı atasözlerimiz de var elbet. Buraya koyup da yazının tadını kaçırmayalım.
Belli bir kesimin Erdoğan severlere karşı takındığı tavır ve aşağılayıcı sözlere karşı koymaktan aciz olanların gerçekte Erdoğan’ı sevmese de seviyorum diyemeyen tavırları da gözlerden kaçmıyor. Entelektüel olan hiç kimse Erdoğan’ı sevmez, sevemez öngörüsü bazı sözde aydın ve bilim adamlarının beyaz Türkler içinde benimsediği ve muhafazakâr dünyaya transfer etmeye çalıştığı bir algı. Bu algıya gelen ama geldiğini belli etmemeye çalışan aydınların çalışmaları da referandum sürecinde kendini daha da gösteriyor.
Çağdaş, ilerici, bilimsel ve Atatürkçü vb. kelimeleri diline pelesenk etmiş bir grubun tek derdinin Erdoğan olmasının yanında son 14 yıldır Türkiye’de yapılanları görememeleri bu kavramları saldırı amaçlı kullandıklarını gösteriyor. Ama her ne hikmetse bu görgüsüzlüklerini entelektüellik olarak pazarlayabilmeleri de manidar.
Cumhuriyet kurulduktan sonra bu zamana kadar yaşanan siyasi gelişmeler muhafazakâr aydınların ve insanların çoğunda uzun süren bir sağ parti iktidarının olamayacağı düşüncesini pekiştirdi. Menderes’in idamı, Özal’ın ani ölümü ve 28 Şubat bu algıyı pekiştiren gelişmelerin ise başında geliyor. Aynı durum AK Parti iktidarı süresince de vardı. Ya darbe ile veya da başka bir gelişme ile devran dönecekti. Bu durum bazı muhafazakâr aydın ve gazetecilerden bilim adamlarına kadar birçok kişide hâkim olunca kendilerinden beklenen siyasi tutum ve davranışın aksini göstermekte bir yanlışlık görmediler. Devran dönünce ortada kalmamak en büyük amaçları olarak içlerinde yer aldı.
Gizlemeye çalıştıkları bu durum ‘Erdoğan haklı ama… Burada doğru yapıldı ama…’ gibi cümlelerle zaman zaman açığa vurdu kendini. Kimileri vicdanlı bir ses olarak kimileri de objektif bir görüş olarak maskelendi.
Erdoğan’ı her adımında desteklemek, onu zihniyeti belli olan kesime teslim etmemek için çabalayan herkesin trol olarak adlandırıldığı ve tasfiye edildiği, buna karşın etliye sütlüye dokunmadan devran dönünce yüzüm unutulmasın ve bana sonra bir hesap sorulmasın diyenlerin ekranlarda kendilerince mesleklerini yaptıkları bir dönemdeyiz. Herkes her şeyin farkında. Kim vatan evladı? Kim cüzdanının peşinde? Kim trol? Kim entelektüel? Ve kim, kimlerle ne oyun çeviriyor?
14 yıldır siyasi olarak planlanan hiçbir iç ve dış oyun tutmadı. Siz! Erdoğan’ı sevince entelektüel olunmaz diyenlerden kopamayıp da sahip olduklarını kaybetmemek için Erdoğan’ı sever görünenler, sizin de hesabınız tutmayacak…