Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığından bu yana girdiği bütün seçimlerden zaferle çıkmasının temelinde samimiyeti, mütevazılığı ve hizmet odaklı siyaset anlayışı yatar.

En yüksek makamların başına gelmesine rağmen bir gecekondu evinde yer sofrasına diz kırıp çorbaya kaşık sallayan, bir taksi durağında şoförlerle çay içen, sokakta simitçiden aldığı simitleri paylaştığı halkıyla hasbihal eden Erdoğan hiçbir zaman milletiyle iç içe olmaktan vazgeçmedi. Bunu da seçim günleri milletin varlığının farkına varanların riyakarlığıyla değil, yüreğinden gelen samimiyetin sesine kulak vererek yaptı. Bu duruş ve söylemi onu diğerlerinden ayıran sahici, gerçek bir lider olmasını ve milletin yüreğinin başköşesinde yer almasını sağladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Partili yetkililere hitaben 24 Haziran seçimlerinin muhasebesini yaptığı konuşmalarında yaşanan kan kaybınınkibirden kaynaklandığını belirterek “bizi yükselten tevazumuz olmuştur. Biz tevazumuzu kaybettiysek, puan kaybımız da olmuştur. En güçlü olduğumuz yerlerde puan kaybettiysek bunu kendimize soracağız. Çok iyi hizmetler yapmış olabiliriz ama bu yeterli değildir. Önemli olan gönüllere girmektir.” dedi.

Gönüllere değil paraya, hizmete değil vurguna talip olan kimi milletvekili, belediye başkanı ve il başkanlarının tutum ve davranışları AK Parti’nin düşüşe geçmesine sebep oldu.

Erdoğan’ın “milletin seçimlerde verdiği mesajı aldık” sözü önemli. Genel Seçimlerde halkın taleplerine, beklentilerine denk gelmeyen adaylardan ötürü AK Parti daha önce en yüksek oy aldığı yerlerde ciddi düşüşler yaşadı. Yıllarca vekillik yapan, hakkında her türlü iddiaların havada uçuştuğu, halktan kopuk, ailesi ve akrabası haricinde kimsenin geleceğini düşünmeyen profilde adaylar AK Parti’nin en büyük handikapı oldu. Milletin, Erdoğan’a gösterdiği teveccühten AK Parti’yi mahrum bırakmasının temelinde de bu yanlış seçimler oldu.

Önümüzde hayati bir seçim daha var. Zira uzun ömürlü iktidarlar, yerel seçimlerde aldıkları yenilgiyle düşüşe geçerler. Bu tehlikenin farkında olan Erdoğan, halktan kopuk olmayan, gönlünde yer edinenleri belediye başkanlığına aday göstereceklerini söyledi. Burada dikkat edilmesi gereken husus istenilen profilde adayları belirleyecek mevcut mekanizmanın baştan ayağa değiştirilerek yeni ve güvenilir bir yöntemle halkın gönlündeki adaylara ulaşılmasının sağlanmasıdır. Bu değişiklik yapılmadan aynı minval üzere belirlenecek adaylar AK Parti ile milletin arasına girerek yenilgiyi kaçınılmaz kılacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dediği gibi “bu millet şamaroğlanı değil, bir oy verir, iki oy verir kenara koyar.”

ÇOBAN BABAYA VE ZİHİNSEL ENGELLİ OĞLUNA KIYDILAR

Ağrı’da 10 çocuk sahibi Mevlüt Bengi’yi alçakça infaz eden PKK, Lice’de çobanlık yapan Remzi Güler ve zihinsel engelli oğlu Mahmut Güler’i de “işbirlikçilik”le suçlayarak katletti.

Zihinsel engelli birini “işbirlikçilik”le suçlayarak öldürmeyi ancak hiçbir kutsiyet ve masumiyet tanımayan PKK gibi bir terör örgütü yapabilir.

PKK, “hain” damgası vurduğu sivilleri fütursuzca katlederken devlete “katil”, “terörist” diyen Barış Atay ve Ahmet Şık gibi isimleri ise siyasal partisi HDP üzerinden meclise sokuyor. Bu yaman paradoksa su taşıyan, sessiz kalanların vebali çok ağır olacak. Zira hiçbir mazlumun ahı öteye kalmaz!