Zor zamanlarda yaşıyoruz kâri. Çok zor zamanlarda yaşıyoruz hatta. Gerçi herkes kendi yaşadığı zamana zor der ve diyecek biliyorum. Ama şimdilerde pek çok halin daha zor ve karışık olduğu kanaatindeyim ben. Zira eskilerde karşınızdaki düşman da olsa namert değilmiş. En azından oku kim attı, kılıcı kim savurdu görmek bu kadar zor olmuyormuş. Şimdilerde ise karşımızda mert gibi duracak birini bulamıyoruz bile. Hepsi çirkef ve hepsi haysiyetten sıyrılmış. Hem dövüşmek istiyorlar hem de kaçak dövüşüyorlar. Biz bu denli ir dövüşe hiç alışık değiliz kâri. Düşmanın bile mert olanını karşısında aramış hep ecdat. Esir diye alsa bile misafir saymış öylesini. Lakin şimdilerde böylesini bulmak bile çok zor.

İnsanlığın vicdanı bir tek biz kaldık diyorum ya hep sana. Artık ve muhakkak öyle. Daha evvel de öyleydi. Şimdi bize insanlık dersi, özgürlük dersi vermeye çalışan ikiyüzlü hatta yüzsüzleşin o zamanlarda da zulmettikleri, işkence yaptıkları, öldürdükleri, katlettikleri binlerce insanın imdadına biz koşmuştuk. Yine biz koşuyoruz. Ve o zamandan beri her seferinde karşılarında duruyoruz. Kabul edemedikleri de bu bence. Her türlü hileyi, pisliği yaptıkları halde yine ve yeniden dimdik karşılarında duruyor olmamıza kuduruyorlar. Bunlar kanla kurdukları, öldürerek oluşturdukları, zulümle ayakta tuttukları kalelerinin arkasında sadece kan kokan ağızlarıyla etrafa saldırmaktan başka bir şey yapmadılar, yapmıyorlar ve belli ki yapmayacaklar. Ağızlarından akan salyalarla, kendi pisliklerinde debelenip duruyorlar. Ölmüyorlar doğru. Zira ölemiyorlar. Ve bence ölmek onlar gibi yaşamaktan çok daha haysiyetli.

Mesele sadece Hollanda meselesi değil elbette. Hollanda, sadece haddini aşmış, ağzından pislikleri saçmış ve tasması boşaldığı için nereye saldıracağını ve ne yapacağını şaşırmış. O kadar… Eceli gelen dört ayaklının misali neyse bunlarınki de tam olarak o. Zira gücü yetmiyor ve besmele işitmiş şeytan gibi korkusundan nereye saldıracağını şaşırıyor. Bu sadece aklını yitirmek, deli gibi davranmak gibi anlamlara gelmez bence. Bu olan sadece kudurmuş bir hayvanın düşeceği haldir. Yoksa bu olanların sonunda olacakları deli dahi bilir, düşünür, fark eder. Mesele sadece Hollanda değil bunun için. Küfür tek millettir ya. Zulüm de, haysiyetsizlik, kendini bilmezlik ve hadsizlik de öyle… Hepsi aynı yani. Hepsi aynı çukurdan çıktı. Bunların hepsinin zihninde aynı lanetli düşünceler dolaşır ve hepsi aynı ahırdan çıkmış gibi. Kulaklarına aynı cümleler ve aynı sözler fısıldanmış.

Tarihleri zaten zulüm ve kanla dolu olan bu adamların bize senelerdir anlattıklarına inanmış, söylediklerini yutmuş falan değildik. Defalarca bunları gördük. Okuduk biliyoruz. Ve söyledik. İnsanlıktan pay almadıklarını, özgürlük nedir bilmediklerini, zulmü şiar edindiklerini, hepsini biliyoruz… Bütün dünya biliyor aslında.

Biz bir merhamet lisanı getirdik dünyaya. Ecdat asırlarca bunu yapı. İnsanlığı öğretti insandan doğsa da insan olmamışlara. Kendilerini insan sanıp da diğerlerini insan yerine koymayan, kan yutan zulüm kusan, köle diye insanları alıp satan, inançları için küçücük çocukları bile öldüren, altın için kıtaları katledenlere asırlardır anlatmaya çalıştığımız bir merhamet dili var. Onlar bu dilden anlamadıkları için bunca kıvranıyorlar.

Sahile vuran çocuk bedenlerini gördüğümüzde, bombaların paramparça ettiği insanları seyrettiğimizde, kimsesiz yetim kalmış binlerce mülteci çocuk kaybolur ya da kaybedilirken, Afrika’da cadı diye aç bırakılmış ve neredeyse ölecekken küçücük bir çocuk ya da babası son bir umutla kurtarıp kucağında çocuğunu götürürken ayağına çelme takıldığında hissettiğimiz her hangi ülkede olursa olsun, hangi dine inanıyor bulunursa bulunsun içi titreyen, gözünden yaş süzülen, bir masum çocuğun cesedine bakamayıp da gözlerini elleriyele gizleyen insanların konuştuğu sessiz bir dil…

Bu dili dünyaya hep biz öğrettik yine biz öğreteceğiz. Her pisliğin altından çıkanlar, her zulmün faili olanlar ise bunu anlamıyorlar ve kudurmuş gibi etrafa saldırıyorlarsa da yapacak tek şey var: onlara kendi anladıkları dilde konuşmak…

Hollanda, sadece haddini aşmış, ağzından pislikleri saçmış ve tasması boşaldığı için nereye saldıracağını ve ne yapacağını şaşırmış; o kadar…