Türkiye ortaya çıkardığı enerji, hasar yaratma gücü ve etkisinin büyüklüğü sebebiyle “yüzyılın felaketi” olarak adlandırılan bir depremle sarsıldı.
Bölgeden gelen görüntüler felaketin boyutunu açıkça ortaya koyuyor.
Uzmanlar böyle bir depremin benzeri olmadığına dikkat çekiyor.
Hayatını kaybedenleri geri getirmek ne yazık ki mümkün değil.
Fakat enkaz altında hayatta kalanların kurtarılması, yaralıların tedavisi, evlerini ve eşyalarını kaybeden insanların ihtiyaçlarının karşılanması için devlet tüm kurumlarıyla ilk andan itibaren canla başla çalışıyor.
Onlarca vakıf ve dernek kurtarma çalışmalarına katılmak ve depremzedelere destek olmak için seferber olmuş durumda.
Ülkenin dört bir yanından bölgeye yardım yağıyor.
Kısacası devlet ve millet el ele yaraları sarmaya çalışıyor.
Dünyanın birçok ülkesinden profesyonel ekipler desteğe geldi.
Türkiye’nin gönül coğrafyasında insanlar yardım için ellerinden ne geliyorsa yapmaya çalışıyorlar.
Deprem ne kadar büyükse dayanışma da o kadar büyük.
Bunun yanında - maalesef - ülke olarak eşi ve benzeri görülmemiş bir vatan hainliğine şahit oluyoruz.
Acımız da büyük öfkemiz de.
Devleti aciz görmek ve göstermek isteyenlerin dezenformasyonu çığırından çıktı.
Her anın çok değerli olduğu ve âdeta zamanla yarışılan bir günde devletin vaktini ve enerjisini fitne çıkarmak için kasıtlı olarak ortaya atılan asılsız iddialara cevap vermeye harcamak zorunda kalması kabul edilemez.
“Enkaz altındayım, yardım edin” şeklinde onlarca paylaşım yapıldı.
Ekipler belirtilen adrese gittikten bir süre sonra ihbarın asılsız olduğu anlaşılıyor, fakat bu arada vakit kaybediliyor.
Kurtarılmayı beklediğini söyleyen kişinin aslında deprem bölgesinden çok uzakta yaşadığı ortaya çıkıyor ve o kişi gözaltına alınıyor.
Böylelerinin cinayete teşebbüsten yargılanmaları gerek.
Çünkü ekipler o anda başka bir yerde çalışıp bir ya da birkaç kişinin hayatını kurtarabilirlerdi.
Beton yığınlarının altında can derdine düşmüş insanları arayarak dalga geçenler de var, yeni depremlerin olmasını ve daha çok insan ölmesini dileyen de.
Bir tanesi gözaltına alınmış ve birkaç gün ev hapsi cezası verilerek serbest bırakılmış.
Haberi okuduğumda ister istemez “Bari evde kaldığı sürede yemesi için bir miktar baklava ve börek de verilseydi kendisine” dedim.
Cezalar caydırıcı olmalı, savaş ve felaket anlarında iki üç katı uygulanmalı.
Dezenformasyonla mücadele için yasa çıktı, ama değişen bir şey yok.
Sosyal medyada biraz takipçisi olan sanki bir anda dokunulmazlık zırhına bürünüyor.
AFAD’a yapılan yardımların hiçbirinin yerine ulaşmadığı yalanını ortaya atabiliyor.
Bir diğeri, yabancı kurtarma görevlisinin faaliyetleriyle ilgili verdiği bilgiyi kasıtlı olarak yanlış tercüme edip gece gündüz demeden özveriyle çalışan arama ve kurtarma ekiplerini zan altında bırakıyor.
En tehlikelileri de suret-i haktan görünerek en kritik anda bel altından vuran sinsiler.
Devletin ya da sivil toplum kuruluşlarının yaptıklarını kendilerine mal edip reklam peşinde koşanlar ayrı bir konu.
Depremin enkazı kaldırıldıktan sonra bir yandan yaralar sarılıp benzer acıların yaşanmaması için tedbir alınırken diğer yandan da sabır taşını çatlatacak boyuta ulaşan ihanetler mutlaka cezalandırılmalı.