Deprem olduktan sonra koordinasyon görevi için deprem bölgesini ziyaret ettik. Adana, Osmaniye, Hassa, İskenderun, Samandağ, Hatay, İslâhiye, Nurdağı, Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Gölbaşı, Pazarcık ve tekrar Kahramanmaraş üzerinden Ankara’ya döndük.

Yerle yeksan olmuş on il ve onlarca ilçenin hâlini yerinde müşahede ettik. Yüzyılın depremi olarak adlandırılan iki çok büyük etkili depremden sonra ayakta kalmaya çalışan şehirleri gördük. İnsanların yüreklerine dokunmaya çalıştık. Yaralarının sarılmaya çalışıldığı süreçte, enkazdaki insanların çıkarılması çabalarını gördük.

Deprem, Türkiye gerçeği. Acılar yürekleri dağlasa da insanlar hayatlarına devam ediyor bir şekilde. Bir yanda enkaz çalışması devam ederken, kenarda bir cenaze varken, bir tarafta teyzenin birinin Kur’an-ı Kerim okuyabildiğini, bir gurubun kahvaltı yapıp birbirlerine hatıralarını anlatabildiğini müşahede ettik. Yıkık binaların arasında geçmişini arayanların bir fotoğraf bir kitap aradığını gördük.

Samandağ’da yıkık sokakların arasında koşuşturan askerlerin bir insanı canlı buluruz umuduyla İHH ve AFAD ekiplerine sarıldığına şahit olduk. Hatay’da yurt dışından gelen ekiplerin bizlere yardım için akıttıkları terlere, yorgunluktan bir köşede deyim yerindeyse bayılmış gibi uyuduklarına şahit olduk.

Bir köşede dua edenlerin, “Ya Rabbi! Şurada komşum var, evinin şu tarafı yatak odası belki orada olabilirler!” diye umutla kurtarma ekiplerine bilgi verdiklerini, vefat eden imam ve eşinin iyiliklerini, insanlar için şimdiye dek yaptıklarını anlattıklarına şahit olduk.

Sağcısıyla, solcusuyla, Müslümanıyla, Hristiyanıyla; Alevisiyle, Sünnisiyle; Türkü, Arabı, Çerkezi, Lazı, Kürdüyle insanların yardımlaşmak için koşuşturmacasına şahit olduk. Kimsenin kimseye ırkı, dini, dili üzerinden çemkirmediği bir ortamda yıkıntılar arasında insanlık dersi verdiği bir coğrafya hâlinde olduğumuzu bir daha yakinen gördük.

Alandan onlarca fotoğraf paylaştık. O zor durumdan güzelliklerin yayılmasını da sağladık. İnsanız işte hayat devam ediyor ya, bu kabilden her şey… İnsan derdiyle dertlendikçe insanın derdini alıyor.

Alandan yalanlar yayılmıyor mu? Yayılıyor elbet... Kötü niyetliler yok mu? Var elbet... Ama kurtarma ekipleri işlerini yapıyorlar, mümkün mertebe insanlara ulaşılmaya çalışılıyor. Dünya sürgününü tamamlayanlar için Diyanet İşleri Başkanlığı ve Diyanet Vakfı binlerce görevlisi ile alanda sadece cenaze teçhiz ve tekfini değil, yemek dağıtımından insanların barınmasına onlarca işi ifa ediyorlar. Her ilçede birden çok il müftüsü işlerin koordinasyonu için bulunuyor. Devlet her ilçeye bir vali görevlendirmiş, yanında birkaç kaymakamla beraber işleri koordine etmeye çalışıyorlar. AFAD bir yandan kurtarırken bir yandan da koordinasyonu planlamaya devam ediyor. İlk andaki aceleci tavır biraz daha dingin ve doğru işler çıkarmaya dönüşmüş durumda. Kızılay orada, Anda orada, değişik vakıflar ve dernekler orada.

Herkes yara sarmaya çalışıyor. Biz de Diyanet-Sen Genel Başkanı Ali Yıldız ve Başkan yardımcısı İrfan Kaşıkoğlu Bey’le beraber bölgeyi dolaşırken bunlara yakinen şahit olduk. Allah emek sarf edenlerden razı olsun. Biz büyük bir aileyiz. Buna bu vesileyle yeniden şahit olduk. Ya Rabbi bu musibetin altından çıkmayı bizlere nasip eyle.

Depremde vefat edenlere Allah’tan (c.c.) rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Geçmiş olsun Türkiye’m.