Bütün stratejilerini, doların yükselmesiyle uğrayacağımız ekonomik zarara bağlamış tuhaf devrimci hemşehrilerimiz var. Biyolojik ve coğrafi kurallara bağlı değiştirilmesi imkânsız mecburiyetlerden dolayı hep birlikte yaşıyoruz bu devrimcilerle. Adil, eşit ve özgür bir dünya idealleri olduklarını iddia ediyorlar. Hoş şu yanılgıyı da düşmemek lazım: Kendini devrimci, solcu olarak tanımlayanların böyle bir ideali ya da iddiası yok. Daha çok tutundukları paratoner ikonların fikirleri böyledir, yoksa solcu kitle taklitçi cahil bir yığındır aslında.
Bu devrimciler denilen cahil yığın geldi geldi “Dolar yükselirse devrim olur, hükümet düşer biz de iktidara geliriz” noktasına dayandılar. Üstelik siyasi çözümleri o kadar köhne ki, kriz olduğunda krizi derinleştirerek bir devrim örgütlenmesi ateşleyebileceklerini zannediyorlar. 1927’den kalan küflü stratejiye göre: “Kriz derinleşirse mutedil çoğunluk isyan etmeye başlar, bu isyan hali kanalize edilirse sistem çöker, sistem çökerse yerine yenisi kurulur.”
Gülmeyin, gerçekten buna inanıyorlar. Yine hatırlatmakta fayda var, buna inanıyorlar dediklerim bir avuç ikon şahsiyet; yoksa bütün devrimciler değil. Kendine devrimci diyen cahil yığın bunu böyle tarif edemez, taklit ettikleri odaklar ne diyorsa onu diyorlar.
Huzur bozulmasına ümit bağlamış bir siyasi hedefin en dibinde Emperyalist adetler vardır. Emperyalizm huzuru bozar, sonra huzur getirmek için silahlı milisler kan döker, kan dökülünce toplumun öncelikleri değişir, öncelikleri değişen toplumun üretim ve yönetim mekanizmalarına el konulur ve darbe gerçekleşir. Nihayetinde ortaya çıkan sonucun “Darbe mi yoksa devrim mi” olduğu sadece politik bakış açısıyla ilgilidir ve artık adının ne olduğunu tartışmak safsatadır. Şimdi bu köhne akılla bir yere varacağını sanan cahil solcuların zihinlerindeki bu yara öte yandan en zayıf tarafları. Bütün mesele aidiyet derdi. Denizanası kıvamında devrimcilik yapıyorlar. Konjonktürle denk ağırlıkları yüzünden askıda dolaşıyorlar ve dışarıdan gelen her darbe, jel kıvamındaki cesetlerinin içinden geçiyor. Bu denizanası devrimciler, aidiyetsiz oldukları için mutedil çoğunluğun aidiyetinin nelere kadir olduğunu hesaplayamıyorlar. Ukrayna, Yugoslavya, Norveç gibi olacak zannediyorlar. Sadece bir sırrı ifşa ederek bitirelim yazıyı. “Kriz olursa öncelikler değişir” diyorlar ya hani, evet öncelikler değişir ama onların tahmin ettiği sıralama olmaz. Recep Tayyip Erdoğan listenin başına bir geçer 15 Temmuz’da yaptıkları hesap hatasından daha büyük bir hata yaparlar ve bu sefer ki hatanın altından kalkamazlar. Zamanın ruhunu okuyamayan devrimci mi olur, tatlı su kurnazları?“Elinizdeki hevesleri sakince yere bırakın gidin bir daha hesap yapın” diyeceğim ama bunca senedir göremedikleri şeyi yine göremeyecekler, konjonktürde savrulan denizanaları…