“Selçuklu bizim ecdadımız!”, “Osmanlı bizim ecdadımız!”, “Devletimizin bin yıllara varan köklü gelenekleri vardır!”, “Biz bu davaya kellemizi koyduk!..”
Ne çok duyduk değil mi bu cümleleri siyasetçilerin ve üst düzey bürokratların ağzından. Hepsi doğru. Böyle ifade eden her devlet adamından Allah razı olsun.
Peki çenemizdeki dilimizden çıkan bu mübarek lafların hal dilinde ifadesi nasıldır?
“Biz bu davaya kellemizi koyduk” lafının hal diline nasıl yansıdığını, yansıması gerektiğini gösteren şöyle güzel bir vaka var: 2. Viyana Kuşatması. Hani şu “Kapısından döndük” diye anlatılan kuşatma.
Osmanlı Ordusu 1683 yılının 14 Temmuz’unda Viyana’yı kuşattı. Her şey hazırdı. Hünkâr 4. Mehmet Han Hazretleri emri verdi; lakin Osmanlı Ordusu eylül ayına kadar bekledi ve eylülde eli boş geri döndü.
Niye iki ay bekledi Osmanlı? 14 Temmuz’da Viyana muhasarası bittiğinde 15 Temmuz tarihinde Hünkâr, fethin emrini verdiği halde niye alamadık Viyana’yı? Çünkü dönemin en büyük devlet adamlarından Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa (Allah Rahmet eylesin) “Dört başı mamur bir kuşatma altına aldık, şimdi girersek savaşırız, yıkarız, Osmanlı akıllarda kâbus olarak, Viyana bir yara olarak kalır. Buralarda büyük sanat eserleri, tarihi eserler ve zenginlikler var ve tebaa kaçar gider. 2 ay daha beklersek bize şehri anahtar teslim verirler. Biz gönülleri de fethederiz, halkı kaçırmayız ve Hıristiyan tebaamız olur. Böylelikle Osmanlı dünyanın merkez imparatorluğu olur” diyen Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, padişahı bu parlak bir stratejiye ikna etmişti.
Sonra ne oldu? Yaklaşık iki ay sonra 12 Eylül tarihinde hiç beklenmedik yardımlar Viyana’ya ulaştı ve Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın parlak planı suya düşünce Osmanlı gerisin geriye döndü. Şimdi bir kez daha ‘Sonra ne oldu’ diye soralım.
Sonra ne oldu? Devletine, davasına kellesini koymuş Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa idam edildi. Silahtâr Mehmed Ağa tarihinde, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın idamı, “Rıza Allah’ın diyerek seccadesini serip öğle namazını kıldı; kendine asla infial gelmedi ve dua edip el yüze çaldıktan sonra iç oğlanlarına ‘Artık siz varın gidin beni duadan unutman’ dedi ve kendi eliyle kürkünü, sarığını çıkarıp ‘Gelsinler şu halıyı kaldırın, cesedim toprağa alude olsun’ dedi” diye geçer.
Hain ilan edildi mi? Hayır. Bizzat idam hükmü veren padişah tarafından türbesi yapıldı ve aradan geçen 333 yıl boyunca Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa hep kahraman olarak anıldı.
Yıl 2016! Osmanlı bizim ecdadımız!” ve “Biz bu davaya kellemizi koyduk” dediğiniz için ben de vatandaş olarak diyorum ki: Artık idam yok korkmayın. 100 yıl sonra yeniden ilk defa bir liderimiz oldu ve düşmanların sürekli ‘kandırdık’ diye yıprattığı Erdoğan’ın sizin hatalarınız yüzünden özür dilemesini ben kaldıramıyorum. Çıkın, Sadrazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa gibi “Devleti ben yanılttım, kararlarda benim verdiğim hatalı bilgiler etkili oldu” deyin. Korkmayın kimse size hain demez, Piri Reis’e denildiği gibi, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’ya denildiği gibi size de “kahraman” der dua eder bu millet.
Ya da bir daha “Osmanlı bizim ecdadımız”, “Biz bu davaya kellemizi koyduk” demeyin Allah rızası için…