Aşırılık olgusu, kavmiyet duygularının tırmanışı, halkların özsaygı ve farklılık bilincinin artışı, toplulukların başkalarına karşı duyduğu nefretin ve ırkçı davranışların sebebini oluşturmaktadır. Genel olarak insanların ilişki ve davranışlarında bu tutumun yansımaları görülmektedir. Her iki dünya savaşının hemen öncesinde vuku bulan da buydu. Krizlerin ya da çözümlerin başlangıç noktası lider olduğundan söz konusu tutumlar keskinleşmekteydi. Bazı ülkelerde bazı halklar siyasete katılamadığı, temsilcileri marifetiyle yönetim erkini denetleyemediği zamanlarda bunun örnekleri daha belirgin yaşanmaktaydı. Bu meselede günümüz toplumları nispeten daha iyi durumdadır. Çünkü, hâlen milyonlarca insanın zulüm ve baskı altında yaşadığı bir dünyada demokrasi ortamında yaşayan halklar sürekli daha iyi olanı gerçekleştirmek istemektedirler.

Özsaygı’ halkları helak eden asıl sebebin tâ kendisidir. Bu olgu tarihin her döneminde var olmuştur. Dolayısıyla bunun tedavisi en doğru şekilde yapılmalıdır. Sîret-i Nebeviyyeden çok önemli bir örnek olayı hatırlayalım. İslamiyet geldikten sonra Medine’de en büyük kabilelerden Evs ve Hazrec arasında -hem de Allah Rasulü (s) aralarında iken- bir savaş kıvılcımı çakmıştı. Mekke’den gelen muhacirler de oradaydı. Bunların hepsi sahabi idi. Ancak bu durum onların birbirlerine kılıç çekmesine mâni olamamıştı. Olayın devamını biliyorsunuz. Rasulullah (s) onları azarlamış ve savaşın patlak vermesini engellemişti.

Ayrıca, nefret ve kendini farklı görme duygusu sadece farklı topluluklara karşı değil, yekpare toplumlarda, hattâ kabile içinde bile ortaya çıkabilmektedir.

Müslümanlar olarak biz günümüzde, Libya’dan Yemen’e, Irak’tan Suriye’ye, Sudan’dan Mısır’a kadar bütün bir İslam toplumunda binlerce iç çatışmaya, tarafgir anlaşmazlıklara ve yakılan savaş ateşlerine hemen her yıl şahit olmaktayız. Özsaygı ve kendi grubunu diğerlerinden üstün görme duygusu günahsız sivil insanların hayatını mahvetmekte, onları ateşe sürüklemektedir.

Diğer toplumlarda yaşanan aşırılık olgusundan söz etmeden önce kendi İslam toplumumuzda hızla yayılan nefret olgusuna çözüm bulmalıyız. İslam dünyasının diğer dünya medyasında sürekli krizleriyle manşetlere taşınması ne kadar üzücü bir durumdur! Oysa Müslümanlar olarak İslam’ın hakikat mesajıyla dünyada gündem oluşturmalıydık. Mesela, daha dün Daiş (Işid) Mısır’da bir intikal esnasında 24 sivil Müslümanı öldürdü, onlarca kişiyi de yaraladı. Ondan hemen önce İngiltere’de Manchester’da vuku bulan, daha öncesinde Türkiye, Fransa, Belçika ve Almanya’da yaşanan olaylarla dünya gündeminin zirvesine oturdu Müslümanlar!

Büyük bir esefle müşahede etmekteyiz ki, dünya gazetelerinin manşetlerini İslam toplumunun içerisinde esen kin, nefret ve ırkçılık rüzgârları oluşturuyor! Oysa kanaatimce Daiş vb. olgular dış görünüşü dinî olsa da ırkçı tavırlar sergileyen diğer gruplardan farksızdır. Sadece üzerlerinde din kisvesi var, o kadar.

… Bizim daha çok insanlığa ihtiyacımız var.

Çeviri: Fethi Güngör