Semerkant Zirvesi tüm dünyayı, hatta silahsızlandırma konusu kapsamında uzayı dahi etkileyecek çok önemli uluslararası askerî, siyasi, ticari ve ekonomik mesajlar (en önemlisi ulusal para birimleriyle ticaret oranının yükseltilmesi) verdi. 

Tüm bunlarla beraber zirve aslen dünyanın en büyük ekonomisi ve rezerv paranın sahibi olma unvanını kaybetmeye her geçen gün daha da yaklaşan ABD'nin tüm çırpınışlarına rağmen 2030'larda dünyanın bir numaralı ekonomisi olmayı hedefleyen Çin için, küresel ekonomik düzeni değiştirecek olan ve 2049'a kadar tamamlanması beklenen, 65 ülkeyi kapsayan, trilyonlarca dolarlık Modern İpek Yolu Projesi / Bir Kuşak Bir Yol'un en önemli paydaşlarının zirvesiydi.

Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Pakistan, Hindistan, Belarus, Moğolistan, İran, Türkiye, Türkmenistan, Azerbaycan... Bu ülkeler Şanghay İşbirliği Örgütü üzerinden, Batı'nın pençelerinden kurtulup  400 yıl sonra Asya' ya gelen muazzam bir fırsatı yakalamak için bir aradalar. Ellerinde de müthiş bir plan var. Dünya ticaretinin kodlarını, yönünü ve merkezini değiştirme kapasitesine sahip bu proje için her geçen gün güçsüzleşen ABD'den  başka tek bir engel var: Bölgesel uzlaşmazlık. Yani projenin durak sahibi ülkeleri arasındaki kronik problemler. ABD'nin silah zoru ve darbelerle çözmeye çalışıp hepten berbat ettiği bu problemlere Çin'in tedavi önerisi "hayır" denecek cinsten değil: Ticaret ve yatırım.

Semerkant Zirvesi bize gösteriyor ki, tüm bu adı sayılan ülkeler artık, Batı merkezli dünya yönetiminin sonuna gelindiğinden ve Çin'in öyle ya da böyle tüm insanlığı ticaretle konsolide etmeyi başaracağından emin.

Yani bu devletler, yeni bir dünya düzeninin Çin merkezli olarak kurulduğunun, Londra sermayesinin yıllardır Çin'i büyüterek bugünlere getirdiğinin, Amerika'yı kuran aklın,  oyun ve oyuncu değişikliği hamlelerinin başladığının, coğrafyalarının, enerji kaynaklarının, tarihsel kodlarının vs. sayesinde bu değişiklikte son derece önemli rol oynayabileceğinin ve dolayısıyla ciddi anlamda fayda sağlayabileceklerinin farkındalar.

Aslında uzun zamandır farkındaydılar. Dünya'nın çekindiği, içe kapalı devasa bir devletin böylesine muazzam bir projeyi nasıl tamamlayacağı, ABD'nin, sonunu getirecek bu projenin durdurulması için ne kadar sertleşeceği, çok sayıda ülkede altyapı yatırımlarının nasıl finanse edileceği, projenin bu ülkelere yararlı mı yoksa zararlı mı olacağı sorularına ilişkin cevaplar çok bulanıktı. Fakat pandemi, küresel  enflasyon krizi, Ukrayna savaşı, Tayvan krizi vs. ardı ardına yaşananlar birçok şeyin netleşmesini sağladı: ABD ve müttefikleri hızla güç kaybediyor! 

Hasılı, Xi Jinping'in 2013 yılında Nazarbayev Üniversitesi'nde yaptığı konuşmayla savaşı başlatan, kadim bir devlet aklının sıradaki zaferiydi Semerkant Zirvesindeki fotoğraf.

Fotoğraftaki Türkiye 2049'a kadar yaşanacaklar açısından çok önemli bir aktör, özellikle Akdeniz Havzası için bir diplomasi ve tedarik durağı olacak. Proje için "olmazsa olmaz" bir konumdayız. Bu müthiş bir potansiyel demek.

Önemli bir not: Hiç hata yapma şansımız yok. Çin gerçek olması muhtemel bir rüya satıyor. Ekonomik açıdan müthiş bir teklif olmasına rağmen finansal açıdan yanlış adımlar atılacak olursa rüyanın hızla kâbusa dönmesi mümkün. Bu rüyaya inanıp borçlanan ve bu paraları doğru yerlerde kullanmayan birçok ülke bırakın bir şeyler kazanmayı ellerinde olan limanlarını, havayollarını, madenlerini vs. kaybetti. Bunu Türkiye'ye yapması mümkün değil ama muhakkak böylesine büyük bir potansiyel gücü olan ülke için de icabı halinde kullanmaya yelteneceği bir B planı vardır. Türkiye'nin önemini kavramak için projenin 600 milyon Müslümanın yaşadığı bir coğrafyada ve Türk Dünyası'nın tam ortasında olduğu hususu en derin şekilde düşünülmelidir...