“Rejim değişiyor” diyorlar; yalan. Doğrusu, hükümet sistemi değişiyor.

“Laiklik gidiyor” diyorlar; yalan. Doğrusu, laiklik kavramı bütün esaslarıyla Yeni Anayasa’da da duruyor.

“Atatürkçülük gidiyor” diyorlar; yalan. Doğrusu, Anayasa’nın 2. maddesi olduğu gibi orada duruyor.

2. madde: “Türkiye Cumhuriyeti toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk devletidir.”

“Cumhurbaşkanı yargılanamayacak” diyorlar; yalan. Doğrusu,mevcut Anayasa’da Cumhurbaşkanı, göreviyle ilgili olarak yalnızca vatana ihanetle suçlanabilir. Bunun dışında her konuda Cumhurbaşkanı sorumsuzdur. Şu anda yetkileri olan sorumsuz ve dokunulmaz bir Cumhurbaşkanı var. Yeni Anayasa’da ise; Cumhurbaşkanı’nın “sorumsuzluğu” ortadan kalkıyor denetim ve cezai sorumluluk geliyor. Cumhurbaşkanı’na herhangi bir suç işlediği iddiasıyla soruşturma açılabiliyor. Ve hakkında soruşturma açılan Cumhurbaşkanı erken seçim kararı alamıyor. Cumhurbaşkanı’nın bütün iş ve işlemleri yargı denetimine açılıyor.

“Meclis’in yetkileri azalıyor” diyorlar; yalan. Şimdiki sistemde kanun tekliflerini hükümet veriyor Yeni Anayasa’da milletvekilleri kanun teklifi verebilecek. Kanun teklifi verme ve yapma yetkisi Meclis’e veriliyor. Cumhurbaşkanı’nın hazırladığı bütçeyi Meclis onaylamazsa bütçe kabul olmuyor.


“Yargı tek elde toplanıyor” diyorlar; yalan. Yargının bağımsızlık ilkesi olduğu gibi duruyor üstüne bir de tarafsızlık ilkesi ekleniyor.

Ağızlarından çıkan her yalan için saylarca böyle satır satır reddiye yapılabilir. Peki bu adamlar aptal mı? Ne cesaretle gözümüzün içine baka baka yalan söyleyebiliyorlar? Bir planı yok mu yani bunların? Sadece sıradan yalancılar mı bunlar? Yeni Anayasa teklifini okuyan herkes, bu yalancılara “Saçmalamayın” der ve o anda hükümsüz kalırlar. Korkmuyorlar mı rezil olmaktan?

Yalan söylemelerinin sebebi tevehhüm balonunu şişirmek.

Vehim bir balondur ve içine aldığı herkesi gerçeklikten koparıp uydurulmuş bir formun var olduğuna inandırır. Bunun için vesveseye ihtiyaç vardır. Vesvese şeytanın vehim balonunu şişirmek için üflediği yalanlardır.

Yakub bin İshak el-Kindî, vehmi “Zihnin bir şey hakkında kabul veya redde karar verememe durumu” diye izah etmiştir. (Resail, 1. Cilt 169)

Kindî “tevehhüm” kavramını da, “Duyusal bir formun nesnesi/maddesi olmadığı halde o formu algılatan/var kabul ettiren psikolojik güç” olarak tanımlıyor.

Vehim, “paylaşılan halüsinasyon” ile bir sosyal kümenin aynı anda aynı kabusları görmesini saplayan dinamiktir. Vehmin canlı kalması için vesvesenin sürekli tekrar etmesi gerekir. Bu adamlar aptal yalancılar değiller, stratejik olarak vesvesenin gücünü en iyi bilen şeytanın doğrudan tavsiyesiyle sürekli yalan söyleyerek, son 10 yıldır şişirilen vehim balonunu diri tutmaya çalışıyorlar…