CHP Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen’in 1 milyon 200 bin liralık telefon faturasının ateşi çabuk söndü, dumanı da çabuk dağıldı. Bu fatura bir AK Parti milletvekiline ait olsaydı kıyameti koparırlardı. Hürriyet’ten kovulanların gazetesi Sözcü, “Bu para ile şu kadar ton hıyar, şu kadar kilo patates alınır” diye manşet atardı…
Bu hırsızlığı eleştirmek bir tarafa temizlemek için Doğan Medyası özel bir çaba içine girmiş, televizyon kanalında özel programa çıkarılıp; “halkın parasını çar çur etmiş ama hele bir sorun neden böyle yapmış” kurnazlığıyla da milletin aklıyla alay edilmiştir.
Ancak bizim acemi genel başkan Kemal bey, “Siz bu yetkiyi vermişsiniz. Şimdi size sormazlar mı? Bu yetkiyi vermeseydin arkadaş” deyince bir çuval inciri berbat etti. Kaş yapayım derken göz çıkardı. “Sana devletin yönetimini versek. Sen de devleti batırsan. Millete hesap vereceğine, millete bana o yetkiyi vermeseydin arkadaş” mı diyecek Kemal bey?
Sırra kadem basan Türkmen, Kılıçdaroğlu’ndan destek alınca, Aydın Doğan’ın televizyon kanalında ortaya çıktı. Bu vicdansızlığı yapan milletvekili, “Yaptığımın arkasındayım. Ben yanlış bir şey yapmadım. Bize sınırsız iletişim hakkına sahipsiniz dendi. Ben de bu hakkımı kullandım” demez mi!
Kılıçdaroğlu’nun bu vicdansızlığa mazeret araması ve Türkmen’in pişkinliği; aslında kurumsal bir ahlaksızlıkla, partisel bir anlayış bozukluğu ve hastalıkla karşı karşıya olduğumuzu ortaya çıkardı. TOP 10 listesinin ilk 6 sırasında CHP milletvekillerinin açık ara önde olması da bu hastalığın en önemli delili.
Asıl mesele bu büyük harcamayı yapmış olmak değil. Mesele vatandaşın sırtına binme, özel harcamasını vatandaşa ödettirme, vatandaşın cebindeki parayı çalma anlayışının CHP’nin kılcal damarlarına işlemiş olması. Tedavi edilmesi gereken hastalık bu hastalığa çare bulmaktır. Faturanın ödenmesi, milletvekilinin katip üyelikten istifa etmesi bu hastalığın tedavisi değildir.
Burada bir zihniyet meselesiyle karşı karşıyayız. Devletin malı deniz, halkı soymayan keriz anlayışı var karşımızda. Çözüm bulunması, tedavi edilmesi gereken hastalık budur.
Bir aylık toplam giderleri 1 milyon 850 bin lira olan CHP milletvekillerinden biri olan, listenin beşinci sırasındaki Engin Altay’ın, Türkmen’i katip üyelikten istifaya davet etmesi ise ayrı bir CHP kara mizahı.
Türkmen bir avukat, iş kadını. Milletvekili olmadan önce, telefon parasını kendi cebinden öderken aylık harcaması nedir? Kamuoyuna bunu da açıklasınlar. İki ayda 2 milyon lira iletişim giderini emeklinin, işçinin, asgari ücretlinin, vergi mükellefinin sırtına yüklemek nasıl bir vicdansızlıktır? Hadi Allah’tan korkunuz yok, halktan utanmadınız mı? Yakında referandum var. Hangi yüzle milletin karşısına çıkacaksınız?
Devlete ve millete ait olan maddi varlıkları ve manevi değerleri bu kadar düşüncesizce, pervasızca, hoyratça kullanma rahatlığı nereden geliyor? TOP 10 listesinin ilk 6 sırasını diğer parti milletvekillerine göre açık ara önde kapatma rahatlığı sadece Türkmen’e ait değil. Diğer CHP milletvekillerinde de aynı pervasızlık var.
CHP’nin tedavi edilmesi gereken yönü sadece siyasi anlayışı, manevi değerlere bakış açısı değil. CHP’nin öncelikle tedavi edilmesi gereken hastalığı akçeli işlerle olan münasebetidir. Bu ilişkideki çarpıklık, siyasi dünyasındaki arızalardan daha tehlikelidir. Siyasi düşüncelerin değişmesi olası bir durumdur. Ancak yolsuzluk, rüşvet, çalmak, kendisine ait olmayanı hoyratça kullanmanın tedavisi zordur. Bu durum çarpık bir hayat felsefesi ve yaşam biçimiyle karşı karşıya olduğumuzu gösterir.
Düşüncelerimizin zamanla değişmesi ihtimal dahilindedir. Ancak yaşam tarzlarımız, yaşam felsefelerimiz kolay kolay değişmez. Türkmen’de ortaya çıkan, diğer CHP Milletvekillerinin de aşağı kalmayan iletişim giderlerinde yüzleşmemiz ve hesaplamamız gereken acı durum aslında budur.
Mesele Türkmen’in faturasını vatandaşın ödemesi değil; mesele Türkmen’in faturamı vatandaş ödeyecekse istediğim kadar harcarım zihniyetidir…