Cumartesi günü Diriliş Postası’nın sahibi Mehmet Akosman bey, Genel Yayın Yönetmeni Erem Şentürk ve Ankara Temsilcisi Hasan Taşkın bey Konya’da misafirimizdi. Gazetemiz adına “Büyük Türkiye ve  Medeniyet Teklifi” konulu bir panel düzenledik. Katılımlarından dolayı gazetemizin yöneticilerine ve programda bizi yalnız bırakmayan “Diriliş Postası Konya Dostlarına” teşekkür ediyorum…

*

Programda konuştuk ancak orada olamayanlar için tekrar buradan yazmak istiyorum.

“Büyük Türkiye” ve “Medeniyet Teklifi” olarak iki başlığımız vardı. Tarihe baktığımızda “Medeniyet teklifinde” bulunmanın en önemli şartlarında biri “büyük devlet” olmaktan geçiyor. Bizim de “Medeniyet Teklifinde” bulunmamızın ilk adımı “Büyük Türkiye” olmaktan geçiyor…

Burada dikkat edilecek en önemli ayrıntı, “Büyük Türkiye” hangi medeniyetin temelleri üzerinde inşa edilecek? Günümüz dünyasının iki egemen medeniyeti var: “İslam Medeniyeti” ve “Batı Medeniyeti”. Soru “Büyük Türkiye” hangisi üzerine inşa edilecek?

Benim teklifim, “Batı Medeniyetinin” büyük saldırısı altında olsak da, “Büyük Türkiye’nin” “İslam Medeniyeti” temelleri üzerine inşa edilmesidir. Ama öncelikle “Büyük Türkiye’nin” inşasında kullanmamız gereken temel bazı verileri öğrenmemiz gerekiyor. Bu verileri öğrenmeden, anlamadan, hayatımızın her anında yaşamadan inşa edeceğimiz “Büyük Türkiye’nin” Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere ve İsrail’den bir farkı; inşa edeceğimiz “İslam Medeniyetin” de “Batı Medeniyeti” dediğimiz medeniyetten bir farkı olmaz…

*

 “İslam Medeniyetinin” en güzel örneğini Peygamberimiz (sav) inşa etmiştir. Temel kaynağı da Kur’an-ı Kerimdir. Yıllarca “Dine bağlılık İslam medeniyetini” geri bıraktı sözüyle bizi zehirlediler. Bu sözü bilinçaltımıza nakşedenler, bizim “İslam Medeniyetinin” en güzel örneklerini inşa ettiğimiz dönemin İslam dinine en yakın yaşadığımız dönemler olduğunu da gayet iyi biliyorlar…

Kaynağı Kur’an-ı Kerim, rehberi Peygamber (SAV) olan medeniyetimizin eserleri de “Batı Medeniyetinin” ortaya koyduğu eserlerden farklıdır. “Batı Medeniyeti” adına ortaya konan sanat, mimari ve müzik eserlerine karşılık “İslam Medeniyeti” yetiştirdiği “medeniyet insanlarıyla” cevap vermiştir.

“Batı Medeniyetinin” hiçbir müzik şaheseri, nota bilmeyen Bilal-i Habeşi’nin “ezanından” daha güzel ve anlamlı değildir. Ondan daha uzun süre yaşayacak da değildir. İnsanları kıyamete kadar kendisine hayran bırakacak da değildir.

“İslam Medeniyeti” insana; yaşatma, inşa ve ihya görevi vermişken; “Batı Medeniyeti” insana; öldürme, yıkma ve ifsat görevi vermiştir. “İslam Medeniyetinin” ilk temsilcisi hazreti Adem Kabe’yi inşa ederken; “Batı Medeniyetinin” ilk temsilcisi oğlu Kabil’in, kardeşini öldürüp bir “mezar” inşa etmiş olması anlamsız değildir.

*

“Büyük Türkiye” bu yol işaretleri, bu değerler izlenerek inşa edilmelidir. Osmanlı Devleti’nin varisi olmasının Türkiye’ye yüklediği böyle zor fakat çok değerli bir misyon vardır.

Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren Türkiye’yi yönetenler, bu görev ve misyonu çok da önemsemeseler de, bugün bu görev ve misyonu yerine getirmek için çalışan yöneticilerimiz var. 15 yıl öncesine kadar devlet idarecilerimizin ABD Başkanlarının dizine oturan çocuklar olarak karikatürize edildiği günlerden “Büyük Türkiye” hedefinin konuşulduğu günlere geldik.

Bizi bugünlere getiren siyasi iradenin ve Lideri Erdoğan’ın ismini anmama gerek olmasa gerek. Son çıktığı Sudan, Çad, Tunus gezilerinde yaşananları değerlendirdiğinizde “Büyük Türkiye” yolunda aldığımız mesafeyi, BM’de ABD ve İsrail’e karşı kazanılan “Kudüs” zaferinde ise “İslam Medeniyetinin” lideri olma yolunda geldiğimiz noktayı görmek açısından çok önemlidir.

“Büyük Türkiye” yolunda alacağımız çok yol var. Alacağımız yolun düşmanlar tarafından kuşatıldığını da biliyoruz. Ama artık herkes biliyor ki, medeniyet teklifimizin adı, İslam; onu yeniden ayağa kaldıracak olan ülkenin adı Türkiye’dir…