Bir 1974 yılı 30 Ekim’inde babamın “Hadi kalkın, maç başlıyor” şeklinde seslenmesiyle uyandığımda sanırım saat 04.00 sularıydı ve ben sekiz yaşındaydım. Kıbrıs harbi nedeniyle Türkiye’nin ABD ambargosuna maruz kaldığı o siyah-beyaz günlerde TRT kanalı haftanın üç günü saat 22’ye kadar yayın yapardı ve sabahın köründe Zahire denilen bir yerde yapılacak bir boks maçını yayınlıyor olması, bu işin çok önemli olduğuna delalet ediyordu etmesine de, asıl babamın tüm ev ahalisini kaldırıp bu maçı üstelik tezahüratlar yaptırarak izletmesi şaşılacak bir durumdu. Anladığım kadarıyla ortada milli bir mesele vardı ve tıpkı aynı yılın 20 Temmuz günü (Kıbrıs çıkarması) babamın evimizde estirdiği heyecan ve hamaset benzeri bir durumla karşı karşıyaydık.
İlk kez bu maç nedeniyle mi duydum adını tam olarak hatırlayamıyorum, ama artık küçük dünyamda o gece Foreman adlı bir düşmanı, adam akıllı pataklayıp yere seren, babamın sevinçten kutu kutu mermi yakmasına da neden olan Muhammed Ali Clay adlı bir kahraman vardı.
Babam o zamanlar öyle çok dindar bir adam sayılmazdı, hani ümmet bilinci gibi şeyler falan konuşulduğu pek vaki olmazdı evimizde. Ama bir şey vardı işte, tanımlamakta güçlük çektiğim ve milliyetçi bir adam olan babam siyahi bir adamın bir başka adamı dövmesi nedeniyle büyük mutluluk duyuyor ve bizleri de çocuksu sevincine ortak etmek için var gücüyle çalışıyordu. Bu kelebek gibi uçup, arı gibi sokan siyahi boksörle tek ortak paydamızın Müslümanlığımız olduğunu anlamak için çok bir çaba sarf etmeme gerek yoktu tabii ki de, bu denli sevinç nedendi bunu o günlerde çözemiyordum doğal olarak.
O gece ansızın ailemize katılan ve başarılarıyla övünç duyup gururlanacağımız bu yeni bireyin esasen, mahallemize, şehrimize, ülkemize, İslam dünyasına ve yeryüzündeki tüm mazlum mustazafların dünyasına katıldığını ve attığı yumruklarla uzunca yıllar boyu süren kaybetmişlik duygusu ve özgüvensizlik ızdırabı içerisinde kıvranan tüm halklara umut ışığı saçtığını anlamak için biraz daha büyümem gerekecekti.
Dün Rahmet-i Rahman’a kavuştu koca yürekli adam… Malcolm’un, Aliya’nın, Erbakan’ın ve bilinen bilinmeyen diğer tüm kahramanlarımızın gittiği yere gitti. Bizlerin de Hak vaki olduğunda gideceği yere… Rabbim tüm Müslümanlar’a kıyamet günü Hz. Peygamber’in Sancağı altında buluşmayı nasip etsin…
Mazlumların kahramanı olarak tanımıştım ve öylece yürüdü, o sarsıcı asaletiyle kavuştu Rabbimize… Ahdine ve mazlum İslam milletine sadık kalarak… Bir yanımız eksildi sanki… Ama önemli bir yanımız… Sonsuz rahmetler diliyorum…