Bu yazı, Türkiye’nin muhafazakârına… Halkların kardeşliği sloganı atıp halk düşmanlığı yapan, “Barış” deyip bebek öldüren teröristler ve slogandan başka bir şey bilmeyen cahil solcular, şu satırdan sonrasına devam etmesinler.
“Suriyelilere yazık ama ülkelerinde savaş varken burada dolaşmaları da dokunuyor insana değil mi?” Niye dokunduğunu ben söyleyeyim sana; kendini görüyorsun onda. Kendinden korkuyorsun çünkü aslında sen, içinde yatan gerçeği başkasına yafta diye takıyorsun.
“Hiçbir müfteri, bir parçası kendinden olmayan bir iftirayı atamaz” diyorlar ya, hah işte sen osun…
Özel Kuvvetler’de görev yapan bir askere sordum bu soruyu: “Kaç senedir PKK ile savaşıyorsun. Bayrak hatırına her gün ölümle burun buruna geliyorsun. En son Suriye’de bile görev yaptın. Türkiye’de dolaşan Suriyeliler seni rahatsız etmiyor mu?”
“Ne münasebet, onlar rahat rahat dolaşsın diye savaşıyorum zaten ben. Benim işim bu. Biz Anadolu cengâveriyiz dünyada, bu işi yaparız. Her millet kendine yakışanı yapar, bize de tarihimizden bu miras bunu yapıyoruz” dedi. Bu yiğidin kalbinde korku yok. Bu yiğidin kendiyle bir derdi yok. Aşağılık kompleksi yok. Tarihine karşı bir aidiyetsizliği de yok. Dolayısıyla vatanına gelen mazlumlardan rahatsız olmadan gurur duyabiliyor. Suriye’ye giden, dua eden, destek olan, savaşan, emek veren, para veren kimse Suriyelilerden rahatsız olmazken, bu konuda burnunu bile konuya uzatmayan güya mütedeyyinlerin “Ama canım onlar da buralarda gezmesin, savaş var ülkelerinde onlar gelmiş burada dolaşıyorlar” demesi tarihin en eski aynasında kendilerini görmelerindendir. Kendinizi görmüşsünüz, tehlike anında kaçmaya meyilli kalbinizle karşılaşmışsınız, kendinizden iğrenmişsiniz ama ah işte nefis kendine saldırır mı, mecburen bu hınçla mazluma sataşmışsınız. Ama hayat böyledir. 15 Temmuz gecesi sokağa çıkan insan sayısı 80 milyonun yüzde kaçıydı bir daha bakın. 16 Temmuz gecesi meydanlara gelenleri sormuyorum, 15 Temmuz gecesi çıkanları soruyorum. Hadi Allah selamet versin…