Bir jötemden, iki ayaklanma, üç kanlı sokak olayı ve en az bir terör örgütü çıkabilir. Deneyelim mi?
Çözüm, barış, kardeşlik, birlik, beraberlik, demokratik… vs. süreçleri. Adını ne koyarsanız koyun meselenin hayırlı bir sona gelmesinin önündeki en büyük engel yaraları sarmak yerine saklamaya çalışmamız.
Bölgeye “pozitif ayrımcılık” yapıp yatırımlar gidiyor paralar akıyor. Helali hoş olsun daha fazla olsun inşallah. Yollar, köprüler, havaalanları, tarım teşvikleri, hastaneler ve daha neler neler. Hepsi için emeği geçen kim varsa, Allah’ü Teâlâ evlatlarına bile sadaka-i cariye yazsın inşaallah.
Hani adalet? Bunların adaletle ilgisi yok ki!
Kenan Evren’den ne kadar ümitliydim. Hapse girecek adalet yerini bulacak diye beceremedik, geç kaldık, hayırlı işlerde yapılması gereken gibi elimizi çabuk tutamadık hapse giremeden mezara girdi. Asitçiler, betoncular, beyaz Toroslular, insanları öldürüp çöpe atanlar, köyün ortasında diz çöktürenler, “Türkçe konuş çok konuş diyenler”, en iyi Kürt ölü Kürt’tür diyenler, Kürt’ten evliya, koyma avluya diyen sözüm ona hocalar, Türkiye Türklerindir diyenler, diyenler, yapanlar, edenler, vuranlar, işkence edenler, kesenler, yakanlar neredeler şimdi. Birini bile bulup kamunun önüne çıkarıp bu işte, işte bu alçaklığı yapanlardan biri ve yargılandı hesabı soruldu şimdi cezasını çekiyor niye diyemiyoruz. Diyemediğimiz gibi “jötem” Fransızca “seni seviyorum” diye dalga geçmesine müsaade ediyoruz.
Niye önemli ceza çekmeleri ve niye önemli bizim bu cezaya şahit olmamız? Adalet lazım çünkü. Devlet dediğin sistemin adaletten daha önemli ne işi var ki? Hatta adaletten başka bir işi var mı?
Adalet olmayınca ortaya çıkan boşluğu duble yollar dolduramıyor şeytan yerleşiyor o boşluklara. Adalette boşluk olunca şeytan geliyor ve o boşluğu intikamla dolduruyor.
Bana adaletsizlikten kaynaklanan bir boşluk verin size bir haftada PKK’nın yerine daha barbar olanını bir haftada kurayım. Şeytana fırsat veriyoruz o da çocuklarına hendek kazdırıyor biz de haberleri izlerken üzülüyoruz.
—————————————————————————————————————–
Her neslin imtihan olduğu bir İlber Ortaylı vardır. Bari bu sefer kaybetmeyelim
İlber Ortaylı’nın şahsı değil ama temsil ettiği bir davranış modeli vardır. Vıcık vıcık bir küstahlıkla sürekli halkı ezen ve kayık bir telaffuzla üstten üstten ders veren adamlar. 1951 yılından sonra burnunu yerden kaldıramayan Türkiye’nin sözüm ona seçilmiş madrabazları Anadolu’dan intikamını bu semboller marifetiyle alıyorlar. Sürekli aşağılayarak konuşurlar ve “sin kaflı” zırvalarından bile hikmet tevil edilir bu adamların.
Niye yapıyoruz bunu? Çünkü birbirini doğuran bir ksır döngüye sokuyorlar herkesi. Bu öncü aşağılayıcılar vurdukça eziliyoruz biz, ezildikçe vuruyorlar onlarda. Sonunda öyle bir an geliyor ki, adam bize sövüyor bizde hikmet tevil edip “hi hi hi” diye doğru söylüyorsunuz hocam diyoruz.
Necip Fazıl sakal bırakınca, maymuna dönmüşsünüz diyen zibidiye peki o zaman bende başka yöne döneyim diyerek arkasını dönüp yoluna devam etmiş. Üstad ilham olsun bize inşaallah. İlber Ortaylı hakeret edince yüzümüzü ileriye dönüp onun kendi genzinde yankılanan sin ve kaflarla başbaşa bırakalım.
——————————————————————————
Kontrolsüz hoşgörü hafifletilmiş terör faaliyetidir
Kibirliye, zalime, saldırana, gasp edene karşı hoşgörülü olmayı telkin etmek terörist faaliyettir. Büyük ve derin çatışmaların hemen hemen hepsinin kaynağında çerçeve değerlerden yoksun kontrolsüz hoşgörüler vardır. Hakkından vazgeçen, hoşgörü numarası yapan, kandırılmış ve ezilmiş bir insan modeli ezberlediği hoşgörü numarasına ömür boyu devam edemiyor. Bir gün geliyor patlıyor ve sonunda herkesin yine numaradan çok üzüldüğü büyük çatışmalar çıkıyor.
Mukaddesata saldıran PKK’lılar ve sözüm ona sosyalistlik yapan diğer seyreltik teröristlere karşı hoşgörü muhabbeti baştan sona palavra. Hukuk sisteminin bu yönde düzenlenmesi için kamuoyu baskısı oluşturmak zorundayız. Suçların tanımlanması, savcıların tanımlanmış suçlara karşı aktif olması ve kolluk kuvvetlerinin gereğini yapması için sivil kamuoyunun itici gücüne ihtiyaç var. Bu konuda organize tepkiler vermeliyiz ve tepkiyi ilk başta yasamaya vermeliyiz.
Tamamına yakının Müslüman olduğu bir ülkede tesettüre, ezana, namaza dil uzatılabiliyorsa kimse kusura bakmasın bunun suçlusu saldıran teröristler değil biziz. Bu saldırgan ilkellerin cezalandırılması için etkili olacak bir tepkiyi ortaya koyamıyoruz çünkü belki de sosyal medyada sinirlendiğimiz kadar adam değiliz. Belki de biz istersek kanunların bizim istediğimiz düzenleneceğinin farkında değiliz.
Bu kelime çok lazım
Mantık
Sühreverdi mantık için; vesile ile delil arasındaki tutarlılık diyor. Yani vesile yahut delil değişirse mantığın vardığı netice de değişir.
Sühreverdi diyor ki; Vahiy rehberliğinden bir vesile ile mahrum insan evladı devam edebilmek için mantığa mecbur kalır. Yolun sonunda ya hakikate geri döner yahut mantığını puta dönüştürür.