Stratejik verimliliğin önüne set çeken, Finans-kapital sistemin maşası konumundaki FETÖ’den önemli oranda sıyrılan Silahlı Kuvvetler, bünyesindeki dinozorlaşmış ihanet çeteleri tarafından askıya alınan uluslararası misyonunu yeniden eyleme dökmeye başladı.
Öz vatanın öz askerleri, Yavuz Sultan Selim Han komutasındaki Osmanlı ordusundan tam 500 yıl sonra, yeniden Halep’in üzerine bir güneş gibi doğdu. İç savaştan bitap düşmüş geriye kalan bir avuç halkın; tam 500 yıl sonra yeniden, kan pıhtısı toprağın üzerinde şükür secdesine kapanmasına vesile oldu. ÖSO ve Türkmen yiğitleriyle birlikte, sabah ezanından yatsı ezanına varmadan, şeytanın tetikçilerini birer birer ait oldukları yere gönderdi.
Ve Türk milletinin gerçek evlatları, atalarının toprağında hüküm süren zulmetin aydınlığa kavuşması için atılan bu mühim adımın, kendilerine has milli içgüdü ve bahşedilmiş iman nuruyla dualar eşliğinde destekçisi oldu.
Birileri de, zayıf seciyeleri gereği her zamanki kirli ve basiretsiz muhalefetlerini ortaya koymaktan çekinmedi.
HDPKK’yı zaten kale almaya gerek yok. Çürük zihniyetlerini alenen ifşa etmekte hiçbir sakınca görmüyorlar. Temelleri, idealleri ve eylemleri statükolar kadar berrak ve sabit. İhanetin kulu olduklarını bas bas bağırıyorlar. Terörün Meclis’teki sözcüleri…
Fakat bir de Halk Partisi’nin sözcüsü var…
Partisinin MYK toplantısından sonra yaptığı basın açıklamasında ileriye dönük, mantıklı ve işlevsel eleştiriler yapması gerekirken fıkra anlatan…
Önündeki kâğıda bakmadan da konuşamıyor zaten. Çünkü 12 dakikalık bir kara mizahı kendi aklının yönlendirdiği gibi aks ettiremez. Bu kadar bilinçsiz ve hayalperest bir konuşma yapması, her ne kadar yıllardır Halk Parti zihniyetiyle yoğrulup zehirlense de, mümkün değil. Bu konuşma, yalnızca söz konusu hanımefendiye atfedilemez.
Bu konuşma, halk için var olduğunu addedip halkın maddi manevi bütün değerlerine çamur atan yüzyıllık putperest bir camianın, bütün azılı fikirlerinin tezahür etmesidir.
Lakin hanımefendinin hakkını vermek gerekir. Ekseriyetle mizah dozu yüksek olan konuşmasında, yer yer mizah oranını göklere çıkartarak kürsüsüne yakışanı yaptı. Yaklaşık 12 dakika süren bu fıkradan, bilhassa çarpıcı bir noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Malum hanımefendi, DAEŞ terör örgütüyle mücadeleye dair, 2 yıldır ortaya koydukları bütün somut analiz ve tespitlerin, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından her zamanki vurdumduymaz yaklaşımla karşılandığını anlattı. Belli ki Erdoğan’ın o zamanlar kullandığı “Aklınız size kalsın’’ lafına çok bozulmuş.
Neyse ki kafalarda soru işaretlerine mahal vermeden, Reis-i Cumhur’un neden böyle bir cevap verdiğini, konuşmasının devamında -farkında olmasa da- bizzat beyan etmiş oldu. Kendisine teşekkür ediyoruz.
Erdoğan’ın, sağa sola bulaştırmayın dediği (ki çok mantıklı bir öneridir) o akıl, birazcık dinlenseydi, bugünne Türkiye’nin Suriye felaketine ne de Suriye’nin bu felakete sürükleneceğini söyledi. Hatta DAEŞ’in de Türkiye’de örgütlenemeyeceğini belirtti. Bunu da çok ciddi bir surat ifadesiyle yaptı. Ee, kara mizah sonuçta…
Hülasa, durum ortada…
Bir asır kadar önce; yüzyıllardır kan ve iman ile alınıp namus ile savunulan toprakları bozuk para gibi dağıtan…
Diktatörlükle insanların beynine kurmaca kurtuluşları ve sahte kahramanları çivileyen…
Dış politikadaki bütün taviz ve başarısızlıkları üstün ve ileri görüşlü bir siyaset olarak pazarlayan…
Onlarca yıllık tahakküm dönemini demokrasiye giriş denemeleri diye yutturan bozuk zihniyet…
Gelmiş bugün de tahammül edilemeyecek bir kibir ve yüzsüzlükle, küresel politikaya ciddi manada yön verebileceğini iddia ediyor.
Sözü çok uzatmaya gerek yok.
Gerisini, espri anlayışınıza bırakıyorum…