Nedir bu ergenlik?

İnsanlığın binlerce yıldır gözünden kaçan, fakat ne hikmetse 20. miladi asrın hemen başında insan dehasının aşırı gelişmesi sonucu varlığı keşfedilen, karakteristik ve biyolojik bir gelişim evresinden mi söz ediyoruz?

Günümüzde çocuk olarak tanımladığımız yaş grubuna dahil pek çok insan; tarih boyu, yaşadığı topluma ‘’üreterek’’ katkı sunarken acaba bitmek bilmeyen ergenlik (trip)lerinden mustarip miydi?

Ya da 15 yaşında imparatorluk yöneten “çocuk’’ların bunalıma girecek vakitleri var mıydı?

Psikoloji bilimiyle alıp veremediğim yok. Ama ortada rahatsız edici bazı hususlar olduğu kanaatindeyim.

Ergenlik kavramı; güçlü ve “seçilmiş’’ nefeslerce şişirilen, yeterli dozda öldürücü havaya maruz kaldıktan sonra da kendiliğinden patlayıp işlevsiz hale gelen büyük bir balon…

Evet, ilmî açıdan gözlemlenebilir ve evrensel bazda müşterek bir kişisel gelişim sürecinden söz edilebilir. Fakat bu; dayatılan beslenme alışkanlıkları ve zihin manipülasyonlarıyla biçimlenen, sun’î, tetiklenebilir bir süreç… Ve kavramsallaştırılmasının altında çok da masum sebepler yatmıyor.

Şöyle ki:

Batı aklı, profesyonel köleliğe hükmetmenin organik kölelikle uğraşmaktan daha kârlı olduğunu keşfetti. Ama bu keşfini pratiğe dökmek, toplumları sömürülmeye ikna etmek zorundaydı. Yeni endüstri anlayışına ve sermayenin daha küçük bir küme tarafından paylaşılmasına dair, halk nezdinde türlü ön kabul mekanizmaları üretmek mecburiyetindeydi. Bunun için birçok yöntem kullandılar. Mesela pedagoji, psikoloji gibi bilim sahaları ve 19. asırda ufak tefek sesi duyulan, 1. Cihan Harbi sonrasında ise virüs gibi dünyaya yayılan modern eğitim modeli bu yöntemlerden bazılarıydı…

Nitekim modern psikolojinin kurucularından Wilhelm Wundt’un asistanı olan Stanley Hall, 1904 yılında “Adölesan Evre” başlığıyla iki ciltlik bir tez yayımladı. İnsanlık tarihinin şu ana kadar farkına varamadığı(!) bir ‘’patolojik’’ vakıa keşfetmişti: Ergenlik.

Hall, akademik çevrede oldukça efektif bir şahsiyet olarak, ergenlik çağını; sosyal hayatı tehlikeye sokan ve irrasyonel tavırların ağır bastığı bir dönem şeklinde tanımladı. Ve ısrarla bu psikopatolojik evrenin modern okul sistemiyle atlatılabileceğini, zorunlu eğitim kanalıyla kontrol edilebileceğini savundu.

Şimdilik temel meselemiz olmasa da, ‘’modern okul sistemi’’ mevzuu burada dikkat çekici bir teferruat… Konumuzdan bağımsız değil.

Çünkü çeşitli Rockefeller vakıflarının ve Carnegie gibi diğer bazı sanayi liderlerinin hasıraltı destekleriyle dünyaya açılan tek tip eğitim modeli, psikoloji biliminin dünya kamuoyunda bir propaganda aracı olarak kullanılmaya başlanması ve Yeni Kapitalizm dinamiklerinin rayına oturması için girişilen alt yapı çalışmaları aşağı yukarı aynı tarihlere denk gelir.

Kısaca söylenebilir ki modern okul sistemi; çocukluğu gereksiz yere uzatan, ergenlik kavramıyla tanımlanan yetişkin-öncesi dönemin travmalarını tetikleyen, büyük kitleleri ‘’sınıf’’ denen toplama kamplarında obskürantizmin karanlığına iten bir müessese. Kendine ve topluma yetemeyen, üretemeyen, kolayca yönetilebilen ve ferdî hafakanlarını devamlı üzerine çullanan tüketim objeleriyle giderebileceğine inanan yığınlar doğuran; ruh çürütücü bir fabrika…

Ergenlik de bu fabrika ortamında derinlemesine işlenen hayali bir süreç; global kapitalizmin idealleştirdiği robotik/olgun insan tipine geçiş evresi… Selim akla ve hissî tekâmüle ulaşacak yolu kısaltacağına uzatan, labirent dolu bir köprü…

Velhâsıl…

19. yüzyıl kapitalizmi; sistemini sağlamlaştırmak için dayanıklı ve estetik bir rıza mimarîsi tasarlamak durumundaydı. Altın vuruşunu ise 20. yüzyılda yapabildi. Derinlemesine planladığı çok alanlı projelerini, dünya geneline ihraç ettiği kitle kontrol yöntemleriyle uygulamaya koydu. Menfaatlerini, bilimsel propagandalar ve entelektüel ambalajlarla içtimaî perspektifte onaylatıp, uluslararası eko-politik oligarşiye ücretli köle yetiştirecek bir eğitim/öğretim modeliyle kurumsallaştırdı…

Zira üretim refleksleri kısırlaştırılmış  “ergen’’ kitleleri tüketime teşvik etmek çok kolaydır. Üç beş ailenin dünyayı yönetme fantezisini tatmin etmek için de; küresel çapta yetişkin adaylarının zihinlerini sömürmek, biyolojik ve karakteristik gelişimlerini bozmak, dolayısıyla “ergenlik’’ denen bilimsel(!) süreci mümkün olduğunca uzatmak son derece makul hamlelerdir…