Halklarının tepesine binmiş diktatör liderler, “Ey büyük milletim!” nidalarıyla halklarını, aynen çobanın sığır sürüsünü kesimhaneye sürmesi gibi savaşlara sürüyorlar! Böylesi liderler perişan halklarını bir felaketten öbürüne sürükleyip duruyorlar.

Mesela, Sudan’dan ayrılmak için onlarca yıl savaşan Güney Sudan’da iç savaş halen devam etmekte. Kurbanları yüz binleri bulan bu savaş bitecek gibi de görünmüyor. Bu savaşın ancak kıyamet kopunca biteceğini söyleyenler bile çıktı! Keza Kürtler, bir devlete sahip olma hayaliyle onlarca yıldır kendilerini bir Araplara, bir Türklere karşı savaştan savaşa sürükleyen liderlerinin peşine takılmış gidiyor. Birbirlerini bile öldürüyorlar. Bu Kürt liderler, Kürt halkını daha uzun süre bölge halklarına düşman edeceğe benziyor.

İran’a geçecek olursak; Irak ile sekiz yıl boyunca savaştı ve bir milyondan fazla insanını kurban verdi. Şimdi de Suriye’de savaşıyor. Hem de ilk günden bu yana… İran’ın din adamları, binlerce ceset üzerinden İranlılara Mehdi-i Muntazar (Beklenen Kurtarıcı) ile el sıkışmayı vaadetmeye devam ediyor. Bu vaatle insanları anlamsız bir savaşın içine sürüyorlar. Bölgemizin tek anlamsız savaşı keşke bu olsaydı… Bedelini halkın ödediği tüm savaşlar insanlık için büyük kayıplara yol açmaktadır.

Söylemek istediğim şudur: Yoksulluk sınırının altında yaşayan halklar olduğu gibi bir de bilinç sınırının altında yaşayan halklar vardır. İnsanlar için; bilinç düzeyinin altında yaşamak, yoksulluk sınırının altında yaşamaktan çok daha tehlikelidir. Zira, yoksulluğu yenmek mümkündür. Ancak, yeniden bilinç düzeyinin üstüne çıkmak ve akl-ı selim ile düşünmeye başlamak hiç de kolay değildir.

Bu mesele sadece ‘üçüncü dünya’ toplumlarını ilgilendiren bir mesele de değildir. Nitekim, aynı problemi yaşayan büyük devletler de bulunmaktadır. Mesela Rusya, Sovyetler Birliği’nin yıkılışından sonra dünyada kabul gören gerçek bir demokratik sistem kurmayı başaramadı. Onların durumu, hapishaneden çıkıp -her şeyin sanal olduğu ve hiçbir gerçekliğin bulunmadığı- sinema salonuna doluşan insanlara benziyor.

Aynı şekilde, kâinat imamı olduğunu iddia eden Gülen gibi bir adamın peşinden seneler boyu binlerce insan gidebildi. Benzer şekilde, milyonlarca Arap, yıkılmaya yüz tutmuş devletlerinin istikrar garantisi olmaya devam etmekte. Ama buna rağmen önümüzdeki sıkıntılı birkaç yıl içerisinde yıkılmaktan kurtulabilen Arap devletlerinin ne kadar az olacağını hep birlikte göreceğiz. Çünkü, yöneticiler, seçkin aydınlar ve medya organları halklarını bilinç düzeyinin altında bir hayata mahkum etmektedir. Bu yüzden Arap halkları, hakikatini kavramadıkları bir hayatı yaşıyorlar.

Nihayetinde, yüksek bedeli ödeyen her zaman halklar olmaktadır. İran kan kaybediyor. Sovyet Rejimi’nden kurtulan Rusya yeni bir çarlık rejiminin pençesine düştü. Araplar, yangının geriye kalan tüm bölgelerine ulaşmasını beklemekle yetiniyor. Kürtlerin Sudanlılarla ortak paydası ise, sadece eğitimden mahrum kalan çocukları…

Çeviri: Fethi Güngör