Rusya'nın roket saldırılarında 2 bin Wagner milisinin hayatını kaybettiğini iddia eden Wagner grubunun, 23 Haziran'da isyan etmesiyle cereyan eden olaylar; haftalardır dünya gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Uluslararası ilişkiler alanında araştırmalar yürüten birçok Batılı uzman, isyandan yola çıkarak bunun bir iç savaşa dönüşeceği ve Rusya için sonun başlangıcı olduğu iddiasında bulundu.

Ancak olaylar beklendiği gibi gelişmedi ve 24 saatlik bir süre içinde son buldu. Halbuki Wagner grubunun lideri Yevgeni Prigojin, "adalet" ve Rus askeri yüksek komutasının "kötülüğünü" durdurmak için "sonuna kadar" gitmeye hazır olduklarını söylemişti. Daha sonra ise hiç beklenmedik şekilde Vladimir Putin'in "hain" ilan ettiği güçlerin, 24 Haziran akşamı birliklerine geri dönmesiyle isyan sona erdi. Putin, Wagner'in başarısızlıkla sonuçlanan isyanı sırasında "kan dökülmesini önleme" emrini verdiğini söyledi.

Tabii ki söz konusu isyan, Rusya hükümeti ile Wagner grubu arasında yürütülen müzakere sayesinde durdu. Müzakerede Belarus Devlet Başkanı Lukaşenko'nun arabulucuğu etkili oldu. Putin ve Prigojin, Wagner askerlerinin güvenliğini garanti eden bir anlaşmaya vardı. Anlaşmaya göre, Prigojin'e yönelik açılan ceza davasının kapanacağı, Prigojin'in Belarus’a gideceği, isyana katılan Wagner savaşçılarının takip edilmeyeceği, Wagner’in kendi kamplarına döneceği ve bazılarının isteği üzerine Savunma Bakanlığı ile sözleşme imzalayacağı duyuruldu. İsyandan sonra Wagner güçlerinin akıbeti hakkında çeşitli söylentiler mevcuttu. Ancak konu hakkında söz alan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, paralı asker grubunun Mali ve Orta Afrika cumhuriyetlerindeki operasyonlarına devam edeceğini belirtti.

Peki nasıl oldu da Rusya'nın dünyadaki birçok stratejik bölgedeki nüfuzunu pekiştiren Wagner grubu, Rusya hükümetine birdenbire düşman kesildi? Rusya da bir nevi kendi 15 Temmuz'unu mu yaşadı? Bu süreçte özellikle Batı ülkeleri avuçlarını ovuşturup Rusya'nın çöküşünü hayal ederken Putin ile görüşen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Moskova'nın Wagner'in başkaldırısına yönelik attığı adımları desteklediğini ifade etti. 

Wagner'in isyanında Batı ülkelerinin parmağının olup olmadığı tabii ki merak konusu. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ülkesinin güvenlik servislerinin; isyan olayında Batılı istihbarat servislerinin rolü olup olmadığı konusunu incelemekte olduklarını söyledi. “Yaşananlarla ilgimiz olmadığını net bir şekilde ifade ettik.” açıklamasında bulunan ABD Başkanı Joe Biden ise olayların Rus sistemi içindeki mücadelenin bir parçası olduğunu söyledi.

Peki bu açıklama ne derece inandırıcı? Batı, bu meselede özellikle iki nedenden dolayı baş şüpheli olmaya devam ediyor.

Birinci neden, tabii ki de uzun süredir devam eden ve özellikle yol açtığı enerji ve mülteci kriziyle Avrupa'yı yıpratan Ukrayna savaşı. Savaşın başladığı 24 Şubat 2022 tarihinden beri gerek AB gerek ABD, Ukrayna'ya silah ve para yardımında bulunmaya devam ediyor. Milyarlarca euro yardıma ve NATO'yu Finlandiya ve İsveç ile genişletme girişimlerine rağmen savaş bir türlü bitmek bilmiyor. İsyan sırasında moral bulan Ukrayna askerleri, Zelenskiy'e göre "her yönde" ilerledi. Putin ise isyanın Ukrayna savaşını etkilemeyeceğini ve isyanı bastırmak için Ukrayna'da savaşan birlikleri çekme ihtiyacı duymadıklarını açıkladı.

İsyanda Batı ülkelerinin rolü olabileceğini düşündüren bir diğer mesele ise Wagner milislerinin özellikle Afrika'da gün geçtikçe artan nüfuzundan bölgedeki Batı ülkelerinin duyduğu rahatsızlık. Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron, isyandan bir gün önce televizyonda yaptığı bir açıklamada Rusya'nın; Afrika'nın istikrarını bozan, 21. yüzyılın sömürgeci güçlerinden biri haline geldiğini ifade etti. Konuşmasında Wagner milislerini de hedef alan Macron, Rusya'yı özel milisleri aracılığıyla sivil halk üzerinde "yağmacılık ve zorbalık" ile suçlayarak, bunun Birleşmiş Milletler tarafından belgelendiğini hatırlattı. Afrika kıtasındaki Fransa-Rusya rekabeti, her geçen gün daha da şiddetleniyor.

Hal böyleyken, Wagner isyanını düzenleyenler doğrudan ABD ve Fransa değilse bile, bu ülkelerin isyandan memnuniyet duyduklarını tahmin etmek çok da zor değil. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'a göre, Wagner isyanı; Putin'in otoritesinde "ciddi çatlaklar" ortaya çıkardı. Macron da benzer şekilde "Rusya'daki bu tür bölünmelerin hem ordudaki hem de yardımcı kuvvetlerdeki kırılganlığı gösterdiğini" düşünüyor.

Sonuç olarak, Ukrayna savaşı ile Rusya ekonomisinin çökeceğini, Wagner isyanı ile ülkede iç savaşın çıkacağını iddia eden "uzmanlar", Türkiye'deki seçim sonuçları gibi Rusya konusunda da bir kez daha yanıldılar. Tabii ki bu isyan sonrası, Rus askerlerinde bir moral bozukluğu ve Putin'in otoritesinde bir zayıflama olmuş olabilir. Ancak tıpkı Türkiye gibi Rusya da ülkesinde bir 15 Temmuz'a geçit vermeyerek, ülkesinin bütün kışkırtmalara rağmen politikalarını bağımsızca yürüteceğini dünyaya kanıtlamış oldu.