Kandil geceleri dini anlamda önem arz ettiği gibi kültürümüz açısından da çok büyük öneme sahiptir. Zaten kültürümüz de dinimizin kıymet verdiği ya da hoş gördüğü şeylerden meydana gelmiştir.

İşte kandillere bu açıdan bakıldığı zaman nesillerimizin yetişmesine büyük katkılar yaptığını görürüz. Öteden beri her birimizin hafızasında bıraktığı izler her iki sebepten olacaktır. Bu da milletimizin ayakta kalmasını sağlayan önemli bir unsurdur.

Biliyoruz ki kişinin dünya hayatı bir imtihandır. Bu imtihanı kazanıp gitmek ise en büyük kazancıdır. Tabii ki buna ulaşmak için çalışıp gayret etmesi gerekir. İbadetini yapmalı, Allah’ın yasaklarından kaçmalı, iyilik ve hayra da koşmalıdır. Bütün bunlar ise camiler, cemaatler, birlik ve beraberlikle zuhur eder.

İşte kandiller de adeta bunların birer sembolüdür. Bu mübarek gecelerde insanların kadın, erkek ve çocuklarıyla camilere koşması bu manaların açık birer tezahürüdür. Bunlara önem verilmeli, yavrularımıza bu eşsiz hatıraları bırakmalıyız.

Bir kandil gecesiydi babamla gittiğim,

Unutulmaz bir gece olmuştu benim için,

Namaz, Kur’an, Mevlid, İlahi ve Kasideler,

Ruhuma bırakmıştı silinmez nice izler…

***

İşte Üç Aylar’la birlikte idrak ettiğimiz Reğaib, Mi’raç, Berat ve Kadir Geceleri, adeta nesillerimizin gönlünde birer simge olmuş ve olmaktadır.

Bunun için onlara değer vermeli, kıymetli olduğu hissettirilmeli ve sonunda yaşanan bir Ramazan Bayramı’nın da bütün bunların bir dünya mükâfatı olduğu yaşanarak gösterilmelidir. Ahiret kazancının ise daima çok büyük olacağı vurgusu unutulmamalıdır.

Efendimiz’in (sav) şu duaları bu gerçekleri içerisine alan ne güzel bir duadır:

“Allah’ım! Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.”  (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/259)

Berat gecesi Şaban ayının on beşinci gecesidir.

Berat, Arapça berâe-berâet kelimesinin Türkçeleşmiş halidir. Kur’an’da “Berae” kökünden 25 kelime bulunmakta olup, bunlardan sadece iki tanesi “Beraet” şeklinde geçmektedir.

Beratın özünde, günahlardan arınma ve Yüce Allah’ın rahmet ve mağfiretine ulaşma amacı vardır. Bu gecede Allah’ın affı ve bağışlamasının çok olacağı müjdelendiğinden, bu geceye “Berat Gecesi” denilmiştir. Berat gecesi hicri aylardan Şaban ayının on beşinci gecesidir. Berat Gecesi için Arapça eserlerde “Şaban’ın ortasındaki gece”, “mübarek gece”, “rahmet gecesi” ve “sak (belge) gecesi” manalarına gelen terkipler kullanılmaktadır. (Halit Ünal, TDV. İslam Ansiklopedisi, İst.-1992, V/475-476)

Beratımızı almak dileriz her birimiz Rabbimizden. Bu aşk ve şevkle kulluk yaparız O’na. O’nun sevgisi ne yüce, muhabbeti ne tatlı ve ibadeti ne eşsiz bir haz…

“Rabbimiz ancak Sana kulluk yapar ve sadece Senden yardım dileriz,” deriz. (1 Fatiha Suresi, 4)

Bu ne yüce duygu, ne büyük bir lütuf! Zira O’na kulluk ve ibadet herkese nasip olmaz. Bu konuda da O’nun yardımını dileriz tabii ki!

BU GECE BİR TÖVBE GECESİDİR

 

“De ki! Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. ” (39 Zümer Suresi, 53)

Hadis-i Şeriflerde ise şu müjdeler vardır ki bundan dolayı Berat Gecesi diye anılmıştır:

 “Şaban ayının 15. gecesi olduğunda o geceyi ibadetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun. Çünkü Yüce Allah, bu gece güneşin batışından fecre kadar (olan sürede) dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve ‘Tövbe eden yok mu, tövbesini kabul edeyim!

Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim!

Şifa isteyen yok mu, şifa vereyim!

Başka isteği olan yok mu, ona da istediğini vereyim” buyurur. (İbn Mace, İkâmetü’s-Salât, 191 ( I, 444) Hadis No:1388.)

Âişe Annemiz (ra) şöyle anlatır:

“Bu gece (Şaban’ın on beşinci gecesi) Peygamber’ (sas) (odanın içinde) aramaya başlamıştım ki (O’nu) başını secdeden kaldırırken buldum. Buyurdu ki:

“Ey Aişe, Allah ve Rasulü’nün seni korkutmasından mı korktun? dedim. Hz. Aişe validemiz “Diğer hanımlarından birinin yanına gittiğini zannettim” dedi. Peygamberimiz buyurdu ki Allah Teâlâ Şabanın 15. gecesinde (bu gecede) dünya semasına iner, Benî Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısınca insanları bağışlar.”( İbn Mace, İkametü’s-Salat, 191, (I, 444), H.No.1389)

Bu gecelere mahsus özel ibadetler hadislerde yoktur. Ancak kişi kaza ve nafile namazlar kılar, tesbih namazı kılabilirse iyi olur. Kur’an-ı Kerim okur, tesbihat, salavat ve özellikle istiğfarla meşgul olur.

EVET, MÜBAREK GÜNLER!

İçinde sakladığı “mübarek geceler!”

Bir bir tükeniyor yine…

Ömrümüzden ömürler gidiyor.

Gün gün eksiliyor.

Haftalar, aylar ve yıllar…

Geriye dönüp bakıyor muyuz bazen?

Ne gitti, nereye gitti diye.

Bir de düşünüyor muyuz;

“Acaba ne kaldı” diye…

Âh yıllar… Bir bir gidiyor elden…

Gider, gider ve kalır bir gün!

Sonra o da gider.

Kul Rabbine gider o gün!

Gözler ağlamaklı,

Yürekler yangın,

Gönüller durgun.

Ne yaptın ey nefsim!

Ne yaptın koca ömrü?

Âh gençlik diyesi geliyor insanın!

Neredesin ya da nereye gittin?

Sonra da “ey genç adam” diye,

Haykırası geliyor içinden avazı çıktığı kadar…

“Sakın boşa verme ömrünü!”

Ömür, basamaklara benzer.

Önce çıkarsın soluk soluğa…

Sonra da hızla inersin tepeden aşağıya.

Kimse durduramaz seni!

Sen zaten duramazsın…

Şimdi bir tomurcuk gül gibisin,

Ama bil ki bir gün solacaksın…

Solmadan keseni doldurmaya bak!

Ebedî âlemi kurtarmaya bak!