Farkında mısınız neşesi sıcağı çekildi yine göğün. Herkes yine burnundan soluyor. Birbirimize hiç olmadığımız kadar yine düşman olmuşuz. Başta sosyal medya olmak üzere birçok platformda kendi fikrimizin doğru olduğunu karşımızdakine dikte etmenin azim ve gayreti içerisindeyiz. Karşı tarafın ne dediğini bile dinlemeden kendi fikrimizi ona kabul ettirmeye çalışıyoruz. Eyvallah, düşünceye sınır çizilemez lakin takatinin sonuna kadar konuşan tarafın da bizim olması gerekmiyor değil mi? Birbirimizi anlamayı ve farklılıklarımıza saygı göstermeyi acaba ne zaman öğreneceğiz?

İnsan insanın külüne muhtaçtır. İnsanı insan yapan güzel ahlak, hoşgörü ve sabırdır. Başkalarını anlamak, kendimizi tanımakla başlar ve bilensiz ki anlamak sabır işidir. Bu güzel işi, ancak kalbi ile düşünüp zora düşman olacaklar başarır. Karşıdakini tam olarak anlamak için öncelikle ön yargılarımızı benliğin zindanına mahpus etmek gerekir. Unutmayın insanlar genellikle görmek istediklerini görür, duymak istediklerini duyarlar… Dostlar, eğri oturup doğru konuşalım mı? Yaşam tarzlarımızdaki ve siyasi görüşlerimizdeki farklılıklar yüzünden birbirimizi hiç dinlemiyor, önemsemiyor ve anlamaya çalışmıyoruz değil mi?  Sanki ithal malı ideolojilerle şeytanın ordusundan bir yer kapmak için kıyasıya bir yarış halindeyiz. Kimsenin hali kimsenin umurunda değil! Oysa halden anlamak empati yapmaktır ve güzel bir tavırdır. Halden anlamak, esasen hayatı anlamaktır…

Kimsenin hayatı bila noksan değildir. Hayat bize bahşedilen en büyük nimet, en değerli emanettir. Gelin henüz vakit var iken beyinlerimizdeki şu yerleşik putları bir kıralım, dost ikliminde birbirimize çiçek açalım. Biraz anlayış, biraz sevgi ve biraz da nezaket inanın bizleri çok başka biri yapacaktır. Son dönemlerde insani ilişkilerimiz çok geriledi ve birbirimize olan tahammülümüz azaldı. Birbirimizi zinhar dinlemiyor ve anlamaya çalışmıyoruz. Zıtlaşmayı ve çekişmeyi seviyor, onuda bir şey sanıyoruz. İnanın bu çok sakat ve çok kötü bir şey… Hiç kimse duymak istemeyen kadar sağır olamaz! Duyalım artık  birbirimizi. Keşke dünyaya karşı tarafın gözü ile de bir baka bilsek. Keşke affedebilsek, keşke ben yerine biz diye bilsek. İnanın ortada çözemeyeceğimiz hiçbir sorun kalmaz. Hem ne diyordu Mevlana hazretleri ‘’Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir…’’

Velhasıl dostlar, bir insanı anlamak, yaşadıklarına onun gözü ile bakıp onun acısını kendi yüreğinde hissedebilmektir. Bu iş emek ister sabır ister, samimiyet ve cesaret ister. Nefeslerimiz sayılıdır. Gelin kalp kırmadan, gönül incitmeden şu fani dünyadan hoş bir seda bırakarak Hakk’a yürüyelim. İki kapılı handa, hayat ile ölüm arasındaki berzahta, arkamızda güzel bir iz de biz bırakalım… İnanın tüm dünya varlığı bir damla gözyaşına değmez, pişmanlıklar da para etmez…

“Beni bir tek sen anladın, sen de yanlış anladın…” diyen Hegel’in durumuna düşmeyelim…

Selametle…