Önce “Biz kimiz?’’ sorusuna cevap vermek, siyaseten neden egoist olmamız gerektiğinin de cevabı olacak zannediyorum:

Ezelî ve ebedî zişan olan İslâm’ın, yüzyıllarca sancaktarlığını yapmış âli bir medeniyetin devamı, ümmet tarafından asırlarca sığınak bellenmiş bir gölge, hâlen vazife biçilen bir kalkan, bir lider, bir umut…

Biz buyuz, misyonumuz bu… Bu misyonu icra edebilmek için de bencil olmamız gerekiyor.

Peki bencillik anlayışımız nasıl olmalı?

Keskin, kâmil ve akılcı.

Mutlak radikallerimizden taviz vermeyecek kadar keskin, has davamıza yönelik bireysel çıkarlarımızı ümmet planına yayacak kadar kâmil ve gaye uğruna fikirde değil üslupta/işlevde esnekleşecek kadar akılcı…

İç ve dış politikayı yorumlarken, bu nispette bir bencilliğe haiz olmamız gerektiği kanaatindeyim. Yukarıda ana hatlarını belirttiğim gibi…

Mukaddes ölçüleri, varoluşsal vazifeleri ve bunların yoğurduğu evrensel toplum tipini (ben)leştirecek kadar haysiyetli, inisiyatif alıcı bir bencillik… Kalifiye bir egoizm…

Zira işlev bakımından tavizsiz, olgun ve (sabit)in emniyeti için gerektiğinde politikleşebilecek, toplumsallaşmış bir ideal (ben)lik; özü itirabiyle (biz) tasavvurunu daha yetkin muhafaza edebilecek bir nitelik kazanmış ve asil bir mertebeye yükselmiş demektir.

Kudüs’te, Yemen’de, Türkistan’ın doğusunda, Irak’ın kuzeyinde, Mısır’da, BAE’de, Suud memleketinde, Katar’da, Pakistan’da, İran’da, orada, burada olup bitenleri seyrederken hep aynı, şuurlu bencil tavrı takınmalıyız.

Tarafımız hakikat, şüphesiz. Bunun yanında, bâtıl üzerinde taraf tutmak gibi bir zorunluluğumuz yok. Çıkar gözetmek taraf tutmak değildir. Nitekim çıkar kollarken, satıhçı holiganlıklara meze olduracak yobazlıklara mahal vermemeli.

Bahsettiğim egoist duruşa sıcak bir misal:

-İran’da molla yönetimine karşı ayaklanmalar var. (Yap-Boz)cu Klasik Batı adamının, kendi çıkarlarına göre biçimlendirdiği alışılageldik manipülasyonlar… Peki benim, misyonum ve vizyonum itibariyle nasıl bir reaksiyon göstermem icap ediyor?

Pers zihniyetiyle olan dâimî mücadelemi diri tutup, diğer yandan, klasik Batı adamının uygun gördüğü mekân ve zamanda dilediği gibi eşkıyalık yapmasına meydan vermemek… Klasik Batı adamının kendini bir kült gibi görüp, ukalaca ahkâm kesmesini şiddetle reddetmek…

Çünkü Batı adamının ana gayesi benim. Batı adamı benim geçmişimi çok iyi biliyor. Potansiyelimin farkında. Bana karşı direkt, dolaylı her türlü saldırıyı sistematik şekilde planlıyor ve aksiyona döküyor. Zira ben düşersem, bana sırtını yaslayanlar da da bir domino taşı gibi teker teker serilecek…

Bu durumda…

Şeksiz düşman olduğum İslâm dışı İran nizamını, aynı şekilde kıyamete değin düşmanım olacak klasik Batı adamının serseriliklerine yâr etmeyeceğim. Bu noktaya sabitleyeceğim şahsî duruş; ucuz bir tarafgirlik değil, kalifiye bir bencilliktir. Fıtrat olarak (biz)leşmiş, ümmet çapında sorumluluk alıcı nitelikli bir egoizm…

Bencil olmak, hiçbir tarafa meyletmeden menfaatlerimizi gözetmek durumundayız.

***

Dediğim gibi, millet olarak, ümmet tarafından üzerimize dikilmiş bir rol var. Oynaması güç bir başrol… Başarılı olmak için bu nispette sabit, kâmil ve akılcı bir egoizmi, (biz) menşeli üstün bir bencilliği, dünyadaki konumumuz, vazifelerimiz ve iddialarımız gereği meşrebimize çivilememiz gerekiyor…