Filistin ile ilgili bir ana plana ihtiyacımız var. Dünya Müslümanları’nın bildiği, “ne yapabilirim” diye soran herkesin aradığı cevabı bulduğu ve en önemlisi yeni gelenlerin, gidenlerin kaldığı yerden devam edeceği bir ana plan lazım.
Günü birlik tepkilerden, anlık hamasi hallerden uzaklaşmamız gerekiyor. Çünkü duruma göre verilen tepkilerle şekillenmiş bütün hareketler zıttının manipülasyonlarına açıktır. Anlık hamasetlerin hepsi bir provokasyonla söner ya da Allah (cc) muhafaza daha kötüsü zıttına hizmet eden bir hale dönüşebilir.
Uzun soluklu, hedefleri, baştan belirlenip ilan edilmiş ilkeleri ve takvimi olan bir ana plan hazırlanmalı. Ayrıca, bu plana katılanların ödeyeceği muhtemel bedeller de yazılmalıdır. Bu iş kolay olmadığı gibi bedava da değildir. Elini taşın altına koyacak, gayret etmeye niyetlenmiş her birey, her kurum, her devlet ve o devletlerin iktidarlarını destekleyen halkların ödenecek muhtemel bedellerden de haberi olması lazım.
Sami Şehri Kudüs savaşlarında durduğumuz yer, İbrahim Aleyhisselam’a kadar uzanan bir tarihtir. İbrahim Aleyhisselam olsaydı onun tarafında, Süleyman Aleyhisselam olsaydı onun tarafında, Musa Aleyhisselam olsaydı onun tarafında olacaktık. “Hiçbir gayreti boşa çıkarmayan” Âlemlerin Rabbi tek olan Allah Celle Celalühu bize Muhammed Mustafa Aleyhisselam’ın zamanını nasip etti biz de onun yanındayız. Dolayısıyla bu savaşta asıl düşman bizzat şeytanın kendisidir ve varlığı insan varlığından bile geriye dayanan şeytanın planları da askerleri de insanlık tarihi kadar eskidir. Düşmanların adı tarih boyunca Nemrut, Firavun, Haçlılar ya da Siyonistler’in faizci zengin mendeburları olabilir. Bunlar sadece anlamsız birer isimdir. Kalpleri aynı karalıkta, gözleri aynı körlükte olan ve başından beri aynı plana hizmet eden aynı ordunun askerlerdir. Böyle köklü, böyle uzun vadeli planı olan ve bilseler de bilmeseler de aynı şeytan tarafından senkronize edilen en az beş bin yıllık düşman kuvvetlerine karşı sosyal medyada gördüğümüz bir fotoğrafın etkisiyle günü birlik tepkiler vermeye kalkarsak bir yere varamayız. Bu yüzden uzun vadeli bir planımız olmalı. Üstelik başından söylediğim gibi bu uzun vadeli planın ilkeleri izaha muhtaç boşluklar bırakmadan yazılmalı. Yarın gelecek olan nesiller bu gün gidecek olan nesillerin kaldığı yerden devam edebilmeli.
Bu mücadele bedava değildir. Bedelsiz değildir. Hiçbir mücadele bedelsiz değildir. Bir anne ya da baba düşünün ki; “Ben hiç yorulmayayım, hiç ilgilenmeyeyim, hiç vakit harcamayayım, hiç sabretmeyeyim, hiç para harcamayayım, kendimden hiç fedakârlık yapmayayım, eğlenceme devam edeyim ama anneyim, babayım” desin. Mümkün mü bu? Bedel ödemeden, fedakârlık yapmadan mücadele edilmez. O halde Filistin mücadelesi de bedelsiz değildir, olmayacaktır. Evde akşam yemeğinden sonra biraz eşimize laf yetiştirip biraz haber izlerken karşımıza çıkan 16 yaşındaki gözleri bağlı Fevzi’nin fotoğrafını görünce içimizi asıl daraltan şey ona üzülüyor olmamız değil, onun için bir şey yapacakken yapmıyor olmamızın baskısıdır. Ayağa kalkamıyoruz çünkü bir planımız yok.
Sözünü ettiğim bu ana planın takvimden sonra en önemli kısmı dünyanın bütün Müslümanları’na “bedel ödemeye hazır olun” çağrısı barındıracak olmasıdır. Evet, ‘bedel ödeyeceğiz, paradan, işten, güçten, konfordan, eğlenceden, hatta canımızdan fedakârlıklar yapacağız’ diye tek tek anlatılmalıdır. İşte böyle bir plan ortaya çıkarsa yüz milyonlarca Müslüman arkasını dönecek belki. Suud prensleri gibi, “Filistin bizim derdimiz değil ki” demeye başlayacaklar. Asıl o gün kazanmaya başlayacağız. Çok az Müslüman, “Ben bedel ödemeye hazırım” diyerek öne çıkacak. İşte o gün yine vicdanlı ama gafil Müslümanlar’ın yıllar sonra okuyup hamaset yapacakları tarih bir kere daha yazılacak.
Bize uzun vadeli plan lazım. Enerjimizi, çabamızı, niyetlerimizi, asil öfkelerimizi ve Nizam-ı Âlem potansiyellerimizi israf etmeyin. Bize bir planla gelin ve ödeyeceğimiz bedelleri söyleyin.