Osmanlı’nın gerileme döneminde özellikle İngilizler çeşitli incelemeler yapmak üzere ajanlarını konsolos, tüccar, seyyah vs. gibi kimliklerle coğrafyamıza gönderirlerdi. Bu zevat da yaptıkları araştırmaların sonuçlarını uzun raporlar halinde Lortlar Kamarasına sunarlar, bu bilgi ve belgeler çerçevesinde İngilizler, Doğu politikalarına yön verirlerdi. Bu ajanlardan bir kısmı çok uzunca bir zaman bu topraklarda ve genellikle payitaht merkezi İstanbul’da kalarak Türkçe’yi anadilleri gibi öğrenirler ve sağladıkları güven iklimi nedeniyle de birçok devlet sırrına erişmeyi başarırlardı.
Bu uzman ajanların önde gelenlerinden biri ise Sir William Eton olmuştur. Uzun yıllara sari gözlem ve araştırmalarını sadece İngiliz kabinesine sunmakla yetinmeyen Eton, aynı zamanda Britanya entelijansiyası ve kamuoyunda da ”Türk İmparatorluğu” hakkında ciddi ve etkili bir algı oluşturabilmek için 1798 yılında ”A Survey of Turkish Empire” adı altında bu çalışmalarını kitaplaştırır. Çok büyük ilgi gören bu kitap, o zamanların koşullarında defalarca baskı yapıp çok geniş kitlelere ulaşırken, aynı zamanda Batı’da oluşması istenen ”Türk” imajının biçimlenmesine çok büyük katkı sağlar. William Eton’ın kitabının adını ”Türk İmparatorluğu Hakkında Bir İnceleme” olarak koymasıyla birlikte esasen niyetini açık etmekte ve geleceğe ilişkin planların ilk sinyalini vermektedir. Zira o dönemlerde Osmanlı Devleti’nden ”Türk İmparatorluğu” olarak bahsedilmesi gibi bir durum söz konusu değildi. Kaldı ki, kitabı okumaya başlamanızla birlikte neden isminin bu şekilde konulduğunu anlıyorsunuz: ”Türkler kakadır!”
İlerleyen sayfalarda imparatorluğun iktisat, hukuk, adalet, yönetim, din ve ordu gibi konularda kategorik olarak Türkler’i aşağılayan yazar, güya bazı örneklere de yer vererek, bu milletin ne denli canavar ruhlu, saldırgan, adaletsiz, işgalci ve zalim olduğunu adeta zihinlere nakşetmeye çalışır. Arada doğru tespitlerde bulunması, kitabında sergilemeye çalıştığı resmin hakiki olduğu imajını güçlendirmeye yönelik bir girişimdir.
Sonuçta William Eton’ın bu kitabını okuyan bir Batılı için, Türk aşağılık bir barbar, saldırgan bir işgalci, adaletsiz zorba bir despot, medeniyetten uzak bir göçebe, küçük faydalar için cinayetler işleyebilecek denli canidir. Aslında medeniyet düşmanı Moğollar neyse bunlar da odur, hattı zatında bunlar aynı vandal kavimdir. Bunların dinlerinin İslamlıkla da alakası yoktur. (Burada diğer Müslüman milletlere; Arap, Hintli vs. mesaj veriyor.) Dolayısıyla yok edilmesi gereken bir virüstür…
İşin ilginç yanı o dönemde Batı’da büyük etki yapan bu kitaba reddiyelerin Osmanlı münevverlerinden değil, bilakis diğer Batılı araştırmacılardan gelmesi…
Yüzyıllar içerisinde ilmik ilmik dokunup, nesilden nesle tevarüs eden önyargıların, kısa sürede giderilmesini beklemek gerçeklerle örtüşmüyor ne yazık ki…
Ne demişti David Cameron: Türkler 3000 yılına kadar AB’ye giremezler…
Selamlar…